Toplantıya beş dakika kala şirkete yetişmeyi başarmışlardı. İkisi de hiç oyalanmadan toplantı odasına çıktılarında Sancar Bey asistanından dosyaları alıyordu. Aldığı dosyaları uzun ahşap masanın üzerine koyduktan sonra gözlerini içeriye giren ikiliye çevirdi. "Kıl payı yetiştiniz."
"Pazar günü toplantı mı olur?" diye sokurdandı Savaş gömleğini düzeltirken. Neyse ki Umut'un ısrarları sonucu dolabına yedek bir takım elbise koymuştu. Genellikle şirkete bir kazak bir pantolon ile geldiği için babası ona ters ters bakıyordu ama Umut'la anlaşmaları gereği Savaş'a tek bir şey bile diyemiyordu.
"Bizim işimizin günü saati yok Savaş." diyerek karşılık verdi babası. Sonrasında gözlerini Umut'a çevirdi. "Veriler tamam mı?"
"Hazır." diyerek yerine oturdu Umut. Sancar Bey ile eskisi gibi değildi ama yine de şu sıralar araları çok kötü de sayılmazdı. İş ve toplantılar gereği tekrardan yakınlaşmışlardı ama aradaki soğukluk herkes tarafından gözle görülür şekildeydi. "Birazdan projeksiyon ile yansıtacağım."
"Savaş, sen hazır mısın?"
"Hazırım baba." dedi Savaş sevgilisinin yanına otururken. Sonrasında gözlerini babasına çevirdi. "Bu arada toplantıdan sonra ikinizle de bir şey konuşmak istiyorum, müsait misiniz?"
Sancar Bey ve Umut birbirlerine baktıktan sonra ikisi de gözlerini Savaş'a çevirdiler ve Sancar Bey tek kaşını yavaşça kaldırdı. "Ne ile ilgili?"
"Kötü bir şey değil, sadece ufak bir ricada bulunacağım."
Bu sırada içeriye Gizem Hanım girmişti. "Misafirleriniz geldi efendim."
"İçeriye al."
Üçü beraber ayağa kalktılar. Gelen şirketle beraber Limerence şirketinin de birkaç çalışanı gelmişti. Savaş gülümsüyordu fakat içeriye giren kişiyi gördüğünde gülümsemesi yüzünden silindi. "Yine mi bu? Hiç kurtuluş yok mu bu adamdan?"
"Ben sana bunu söylemeyi unuttum galiba." diye fısıldadı Umut hafifçe Savaş'a yaklaşırken. "Anlaşacağımız şirketin kurucusu Melih Özer."
"Bu kadar erken söylediğin için teşekkür ederim." diyerek göz devirdi Savaş. Tüm morali altüst olmuştu. Üç aydan fazladır bu adamı görmüyordu ve artık kurtulduğunu düşünüyordu fakat adam tekrardan sahalara geri dönüş yapmıştı.
"Hoş geldiniz." diyerek misafirlerinin yanlarına gitti Sancar Bey. Güler yüzle Melih'in elini sıktı. "Uzun zaman oldu Melih, özlettin kendini."
"İşler çok yoğundu Sancar Bey, biliyorsunuz şirketim yeni. Onunla uğraşıyordum öyle."
"Anlıyorum seni, azmin çok hoşuma gitti."
Sancar Bey ve diğer herkes yerine otururken Savaş dik dik Melih'e bakıyor, Melih ise arada bir Sancar Bey'e baksa da çoğunlukla gizli gizli Umut'u izliyordu. Savaş sinirle sol bacağını titremeye başladığında Umut elini Savaş'ın dizine koyup hafifçe sıkmaya başladı. Bu Savaş'ı biraz olsun sakinleştirmeye yetmişti.
Birkaç dakika sonra Umut ayağa kalkıp projeksiyon ile duvara yansıttığı verileri anlatırken Melih gözlerini bir saniye bile Umut'un vücudundan ayırmamıştı. "E yeter ama bu kadar." diyerek kalktı Savaş ve Melih'in arkasındaki boş sandalyeye geçip oturdu. "Umut Bey'i değil de verileri incelerseniz daha verimli olur Melih Bey."
Melih irkilerek gerisine döndü ve Savaş'ı gördüğünde sahte bir şekilde gülümsedi. "Savaş Bey, siz de beni izliyorsunuz galiba?"
"Öyle, gözlerimi bir saniye bile ayıramıyorum sizden." Savaş sandalyesini biraz daha adama yaklaştırıp yüzündeki gülümsemeyi sildi ve ciddi bir şekilde ona baktı. "O gözlerin dönüp dolaşıp Umut'un vücudunu bulmasın. Sabrımı çok sınıyorsun, sınama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
Ficción General"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...