Savaş'ın telefonu çalmaya başladığında hızla kendi odasına gitti ve kapısını kapatıp telefonu açtı. "Umut."
"Savaş, iyi misin?"
"İyiyim." dedi Savaş fakat titreyen sesi onu ele vermişti.
"Değilsin. Yanına geliyorum."
"Hayır, hayır." Savaş alt dudağını en başta diliyle ıslattı ve sonra dişlerini sertçe bastırdı. "Sadece biraz konuşsak yeter."
"Ne olduğunu anlatmak ister misin? Baban mı bir şey dedi?"
"Hayır, konu bu sefer babam değil." Savaş anlık olarak telefonu kapatmak istedi çünkü Umut'u boğduğunu düşünüyordu. Durmadan dertlerini anlatıyor, çocuğu sıkıyordu. "Aslında ortada bir konu yok. Sana hiç mesaj atmamışım gibi düşünelim olur mu? Yarın görüşürüz."
"Sav-"
Telefonu hızla kapatıp yatağın kenara attı ve sırtını duvara yaslayıp bacaklarını karnına çekti. Kollarını bacaklarını dolanmıştı, çenesini de diz kapağına koyup karşı duvardaki aynaya gözünü kırpmadan bakmaya başladı. "Güçsüzsün." diye fısıldadı aynadaki yansımasına. "Zavallısın, gurursuzsun. İki defa acımasızca reddeddiğin çocuğa muhtaç kaldın.
“Hayatta sandığından daha çok şeyler gördüm. Kör numarası yapmayı kes. Ben çarpabileceğin bir duvar değilim. Yıkılırım, altımda seni de ezerim.”
“Altında ezilmeye razı olduğumu sana aylar önce söyledim zaten, Savaş. Bırak kırılacak kemiklerimi ben düşüneyim.”
“Bunu gerçekten yapabilecek misin? Altımda ezilirken beni hiç mi suçlamayacaksın?”
“Bu benim seçimim. Kendi seçimim yüzünden senin canını yakmam, Savaş. Ayrıca güçsüz bir duvar olduğun da yalan. Sadece desteğe ihtiyacın var.”
“Tanrım. Romantik aşk dizilerinde gibi hissettim kendimi. Bir yağmur altında öpüşmemiz eksik.”
“Sen benimle dalga mı geçiyordun?”
“Ne sanıyorsun, Umut? Bana iki şefkat gösterdin diye hemen cinsel tercihimi mi değiştireyim? Sana aşık mı olmalıyım?”
"Aptal." diyerek sertçe kendi yüzüne art arda vurdu Savaş. "Aptalsın. Sen daima o çocuğu kırıp parçalarına ayırdın o ise senin kırık parçalarını onarmaya çalıştı." Ağzının içine kan tadı gelmeye başladığında başparmağını dudağının kenarına sürttü ve parmağının ucundaki kana baktı.
Gözlerini kapattı yavaşça, kafasını ılık duvara yaslayıp üst üste iki defa yutkundu. Umut'a karşı hissetmeye başladığı bu duyguların ne olduğunu anlayamıyordu fakat bu duyguların altında edildiğini hissediyordu. Minnettarlık, diye düşündü bir iki kez ama minnettarlık olmayacak kadar tutkulu bir duyguydu. Aşk, diye düşündü bir kez ama çok uçuktu.
Durmadan Umut'un yanında kalmak zorunda istiyordu. Onu seyretmek, ona bakmak, ona nazikçe dokunmak istiyordu. Onun sıcak göğsünün üzerinde günlerce yatmak, onun güvenli kollarının arasından aylarca çıkmamak istiyordu. Gözlerini açtığında ilk görmek istediği şeydi Umut'un yüzü. Onu uyandıran kokusunun taze pişmiş ekmek kokusu olmasını istemiyordu, Umut'un kokusu olsun istiyordu. Umut ona her baktığında hızla atan kalbi hiç yavaşlamasın istiyordu.
Savaş'ın birçok ilişkisi olmuştu, birçoğu da günübirlik. En uzun ilişkisi Melis ile olmuştu, ona gerçekten de değer vermişti fakat bu duyguları hiçbir kadına hissettmemişti. Melis'te hep anne şefkati aramıştı ve Melis bunu Savaş'a vermişti. Savaş'a karşı daima merhametli ve yardımsever olmuştu. Savaş, Melis'i seviyordu, onun için yapamayacağı şey yoktu fakat Melis bir kez olsun Savaş'ın kalbi bu şekilde hızlı attırmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
Ficción General"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...