1

634 25 9
                                    

Merhaba sevgili yol arkadaşım seni burada görmek ne büyük bir onur!

Biliyoruz ki hayat her zaman bize seçim hakkı tanımaz bazı zorunluluklarımız vardır bu kitapta ise 'zorunlu ama tesadüf bir aşk' var inanması ne güç değil mi? Lütfen her zaman dediğim gibi sıkılıp hemen bırakma elbet sanada hitap eden bir parça vardır. Kendi küçük parçanı bul sevgili yol arkadaşım!

Biz insanlar yapboz parçaları gibiyiz her şeyimizle tamamlandığımızda hayatımızda anlamsız bir huzur oluşuverir bazen yanlış parçalar yanıltabilir ama o doğru parça hep seni bulur. Sen biricik yol arkadaşım, kendi eksik parçalarını toparlayabilirsin hadi gel bu yolculukta eksik parçaların tamamlanmasına şahit olalım!

Kendi eksik parçalarını arayan herkese!

1.BÖLÜM
Kaldırım

Saatine baktı genç adam, bir kez daha küfürler savurdu yıllar sonra kapanan şansına. Uçaktan ineli sekiz saat olmuştu düğüne ise yarım saat kalmıştı, Amsterdam'dan gelmiş hâlâ yanına 'sevgilim' diye tanıtabileceği birini bulamamıştı. Sinirliydi, nasıl yapacaktı? Ailesi gelin adayı beklerken o kimsesiz nasıl çıkacaktı onların karşısına? Amsterdam'a giderken çok emindi, geri dönmeyecekti ancak aylar önce kuzeni nişanlanmış genç adam gelmemişti sonunda kavga etmişlerdi. Düğüne de gelmese adı karalanırdı, tanınıyordu soyadı hariç kendi adı da şanını yürütüyordu o Pars KANDOĞAN'dı ne kadar kabul etmese de genç kızların hayallerini süsleyen ünlü iş adamı Pars Kandoğan.

Genç kız, yalpalaya yalpalaya yürüyor bir yandan ağlıyordu. Hayır sarhoş değildi kırgındı en çok sevdiklerine kırgındı, aklında canlananlarla olduğu yere çöktü. Uzun süredir süren ve oldukça ciddiyete binmiş ilişkisi bir gecede bitmişti, sevgilisini habersizce gittiği partide kardeşim dediği kızla basmıştı. Soğumuyordu içi, hatta öyledir ki artık onlara karşı tek bir duygu barındırmıyordu içinde. Nefrette bir duyguydu ve onlar nefreti bile hak etmiyordu sadece kini vardı, her geçen saniye içinde körüklenen kin. Ağlaması da kendineydi, bu denli kör oluşuna yanıyordu, olanları görmeyip at gözlüğünü çıkaramamasınaydı. Nasıl olurdu? Nasıl canından saydığı iki kişi ona ihanet ederdi? Sevgilisi umurunda değildi, zaten gerçekten aşık değildi ona sadece kırmadan nasıl ayrılacağını bilmiyordu. Asıl canını yakan arkadaşının ihanetiydi, yedikleri içtikleri ayrı gitmezken, her daim yan yanayken aldığı bu darbe herkese olan güvenini yerle bir etmişti. Kalbi acıyordu, kendine acıyordu neden yapmışlardı? Belki de çok sevdiği mesleği veterinerlikle o kadar ilgilenmişti ki etrafı göremez olmuştu. Oysa üniversitede her erkeğin ilgisini çeken bir kızdı, kan kızılı saçları ve bembeyaz kıvrımlı vücudu ile okulun Afroditi Alçin KIZILGÖREL'di o. Şimdi aldatıldığını öğrenseler ne çok şaşırırlardı, kim Alçin Kızılgörel'i elinden kaçırmak isterdi ki? O erkeklerin ileride çocuklarının annesi olmasını istediği türden bir kızdı ama bununla hiçbir zaman övünmüyor, ego yapmıyordu. Güzel olduğu kadar alçak gönüllüydü aile terbiyesi almış o kadar paranın içinde kendi kurduğu dünyasında yaşamıştı.

Pars Kandoğan yolda umutsuzca düğünün yapılacağı Beylerbeyi Sarayına giderken annesine bahaneler üretiyordu, sevgilisinin gelemeyeceğini uçakta rahatsızlandığını söylüyordu, oysa ortada hastalanabilecek bir kız bile yoktu. Gözü bir anda gökten düşmüş gibi duran kıza takıldı, üzerinde açık kahverengi dar elbisesi ayağında ipli siyah topuklularıyla kaldırımda oturan kız ilgisini çekmişti, yüzünü dahi görmediği bir kız nasıl olurda ilgisini çekerdi ki? Onun ilgisini çekmek zordu, bu yaşına kadar kendini işine vermiş hiçbir kızı hayatına almamıştı.

Arabayı durdurdu genç adam, yavaş adımlarla kızın yanına gitti. Yaklaştıkça parlayan kızıl saçları öyle güzel görünmüştü ki gözlerine, en kor alevlerde yanmayı kabul edesi gelmişti bir kez daha görebilmek için bu eşsiz rengi. Kızın ağladığını fark ettiğinde kaşları çatılmıştı, öyle içli ağlıyordu ki ilk defa hissettiğim bir duygu belirdi içinde. Yavaşça tek dizinin üstüne çöktü, annesi dışında kimsenin önünde diz çökmezdi ki bu adam. Genç kız yavaşça kafasını kaldırdı, kızarmış burnu ve ona eşlik eden kara gözlerini kırpıştırdı.

"İyi misiniz?" Diye sordu Pars Kandoğan. "Kimsiniz?" Dedi Alçin Kızılgörel, küçüklüğünde yaşadıkları bir bir aklına düştüğünde geri çekildi. Genç adam fark etmişti yaptığı hatayı "Lütfen, amacım kötü değil. Sadece iyi görünmüyorsunuz yardım etmek isterim." Genç kız duyduklarıyla histerik bir kahkaha attığında adamın çatılı kaşları havalanmıştı.

Kız birden ayaklandığında, adam aşağıdan ona bakmaya başlamıştı ardından gözlerini ayırmadan ayağa kalktı. Boyu fazlasıyla uzundu ve bu sefer kız ona aşağıdan bakmak zorunda kalıyordu.

"Ben Pars Kandoğan" Dedi elini uzatarak. "Size yardım etmek istiyorum, karşılığında sizin de bana yardım etmenizi rica edeceğim" Kız şüpheyle karşısındaki adama baktı, en fazla ne olabilirdi ki? "Alçin Kızılgörel" Dedi kendine uzatılan eli tutarak ardından devam etti "Bana yardım etmenize gerek yok, gördüğünüzün aksine kendi başımın çaresine bakabilirim." Kızın kendinden emin sesini duyan adam umutsuzluğa kapılmış omuzlarını düşürmüştü "Ancak teşekkür ederim ve size yardımcı olabilirim"

Pars Kandoğan bir ilki daha yaşayarak aynı dakikalarda tekrar şaşırmıştı, az önce savunmasızca ağlayan kız şimdi dimdik karşısında duruyordu. Soyadını duymuştu, bu Duran KIZILGÖREL'in sır gibi sakladığı biricik kızı olabilir miydi?

"Sizden ricam bu gecelik benimle sevgili gibi ailemin karşısına çıkmanız, zorlamıyorum kabul edip etmemek size kalmış" Alçin, adını aldığı kuş gibiydi hatta öyledir ki yaşadıkları da aynıydı o kuş gibi görünüşe kanmış yaralanmıştı şimdi nasıl güvenecekti?

Ama güvenmeyi seçmişti. "Pekala kabul ediyorum" Kızın sözleri Pars Kandoğan'a öyle iyi gelmişti ki utanmasa sokağın ortasında zıplamaya başlayacaktı.

Beylerbeyi Sarayına varana kadar kısaca konuşmuşlardı, Alçin saçına ve akan makyajına çeki düzen verip arkasına yaslanmış yolu izliyordu. Pars ise makyajsız bile güzel olan bu kıza tutulmamak için direniyordu, ilk defa bir kadın ilgisini çekmişti onu istiyordu ve istediği her şeyi aldığı gibi onu da alacaktı.

"Ne o, mağaradan çıktın da ilk defa mı kadın görüyorsun?" Kızın bu açık sözlülüğü tanıştıklarından beri olduğu gibi yine şaşırtmıştı genç adamı. "Estetiğin var mı?" Dedi dalgınca sonradan yaptığını fark edip kendine kızdı içten içe. "Yok, tamamen doğalım ama olabilirdi" Kızı gözlemledi, ince beline inat göze çarpan kalçaları göğüsleriyle orantılıydı kum saati gibi duruyordu. Kızıl saçları, dolgun dudakları ve küçücük burnu özenle yapılmış gibiydi.

"Biraz daha bana bakarsan ya kaza yapacağız ya da ben seni arabadan atacağım" Dedi Alçin sahte bir sinirle, Pars'ın erkeksi kahkahası ona dönmesini sağlamıştı.

Sonunda uzun yol bittiğinde kameralar karşılamıştı onları. Pars Kandoğan kendine yakışır bir şekilde inip Alçin Kızılgörel'in kapısını açtı kızın elini tutarak inmesine yardımcı oldu. Kameraları atlatana kadar el ele yürüdüler, içeri girdikleri anda Alçin elini çekmek istemişti ama sadece istemekle kalmıştı. "Elimi bırak!" Dedi dişlerinin arasından "Farkındaysan şu anda sevgilimin elini tutuyorum. Düğünün sonuna kadar her daim temasta olmalıyız." Alçin sabır dilercesine bakındı kendi kabul etmişti katlanmak zorundaydı.

•••

Instagram; wattpad_eylule

Başlama tarihi: 04/02/2023
Düzenleme tarihi: 27/06/2023

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin