26

59 4 0
                                    

26.BÖLÜM
İyi Ki Doğdun Pars'ım

Çokta dağıtmadığımız eşyalarımızı toplamıştık. Odada bulunan banyoya girip kısa bir duş aldım, benim ardımdan Pars girmişti. Üzerime yolda rahat edebileceğim bir şeyler giyip çıkardıklarımı valize koydum.

Pars belindeki havluyla geldiğinde gülümsedim "Gözümüz günlümüz şenlendi" Dedim hınzır bir sesle "Sen iyice o cadıya benzedin" İlk başta anlayamasam da Asil'den bahsettiğini fark ettiğimde büyük bir kahkaha attım "Ona cadı dediğini duyarsa bıçakla uğraşmaz direkt sıkar topuklarına" Korkuyla gözlerini açtığında daha çok güldüm. Pars'ın yarasına bakıp saçlarımı havluyla kuruladım biraz kırgınlık vardı üzerimde hasta oluyor gibiydim.

Pars'ta üzerini giyindiğinde tamamen valizleri doldurmuştuk. Ben önde Pars arkamda valizlerle aşağı indiğimizde Asil'in asık suratıyla karşılaşmıştım Ural'ın ağlamaklı bakışları boğazımda koca bir yumru oluşturmuştu "Sakın, sakın ağlamayın kahvaltı edelim önce" Rüzgar bir başa Pars bir başa geçtiğinde ben Ural ve Asil'in ortasında oturuyordum "Çıkın çıkın gelin ama tamam mı? Ayağınız alışsın" Dedi Asil durgunca "Geliriz ya Asiliko" Gülümsedi ama buruk bir gülümsemeydi "Her zaman burada açık bir kapınız olduğunu unutmayın başınız derde girer bir şey olursa tek bir aramanız yeter" Rüzgar'a dönüp kafamı salladım "Aynı şekilde sizin de İstanbul'da her daim açık bir kapınız var canınız sıkıldığında veya başınıza bir iş geldiğinde her an arayabilirsiniz" Pars'ın sözleriyle minnettar bir biçimde ona baktım. "Karakolluk olan üç delinin geldiği noktaya bak" Dedi Ural gülümseyerek. "Abartma şu konuyu." Dedim uyararak "Sadece adamın birini istemeyerek(!) hastanelik etmiştik o kadar" Diyerek açıkladım Asil kaşlarını kaldırarak konuştu "Evet istemeyerek kolunu kırmış ve kafasına on iki dikiş atılmasına sebep olmuştuk haklısın Alçiniko" Omuz silktim "Haklıydık" Onlar kıkırdarken yemeğime devam ettim Asil'in el lezzetini hep beğenmişimdir.

İstemeye istemeye bitirdiğimiz kahvaltı sonrası ayaklanmıştık. Kapının önünde Rüzgar'a sarıldım "Bizim deli sana emanet, dediklerimi unutma" Dedim ayrılırken Pars'ta Ural ve Asil'le vedalaşmıştı "Bak kızımıza iyi bak yemin ederim gelir öldürürüm seni! Dikkatli sür arabayıda" Asil tehditlerine devam ederken sıkıca sarıldım. Vücudunun kasıldığını an ve an hissetmiştim "Seni özleyeceğim" Dedim ve sustum, susmak zorunda kaldım çünkü konuşursam ağlardım "Ben de kızıl ben de." Asil'in düz tutmaya çalıştığı sesi titrediğinde gözümden bir yaş süzüldü. "Ağlamak yok" Dedik aynı anda o sırada hıçkırarak ağlamaya başlayan Ural ile bizde ona eşlik etmeye başlamıştık. Üçümüzde sıkıca sarıldığımızda eski anılarımı ne kadar özlediğim aklıma gelmişti.

Zar zor ayrıldığımızda son kez baktım onlara Asil Rüzgar'a sarılmış yaşlı gözlerle bize bakıyordu Ural ise kafasını yukarı kaldırmış gökyüzüne bakıyordu. O anda yağmur başlamıştı
Karadeniz yine gidene ağlıyordu.

Arabaya binmiş ağlamamı durdurmaya çalışıyordum "Ağlama ama artık" Dedi Pars sıkıca elimi tutarak "Ne yapayım ama çok uzun süredir görüşmüyorduk ve onları çok özlemiştim" Elimi öpüp dudaklarında bekletti "Ağlama iki gözüm, ağlama sen ağlarsan ben biterim. Sen ağlarsan benim gücüm biter" Burnumu çekip ona baktım "Seni çok seviyorum" Gülümsedi "Ben daha çok seviyorum" Yüzümde engel olamadığım bir tebessüm oluştuğunda derin bir nefes aldı "Ha şöyle göreyim o yaşam sebebimi"

Uzun yolumuzun ardından evimize varmıştık. Çantalarımızı kapıya taşıyıp, zili çaldım içeriden gelen patırtılarla kaşlarım anında çatılmıştı. "Evi yıkmıyorlar umarım" Pars'a hak verircesine kafamı salladım "Umarım" Dedim mırıldanarak.

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin