51

29 2 0
                                    

UYARI!
Bu bölümde ilerlediğimiz zamanlarda yayımlanacak kurgulardan karakterler yer almaktadır. Kitapta bahsedilen bazı karakterler ve çiftlerin kendine has hikayeleri bulunmakta, ayrı ayrı okunabilir aralarında hiçbir bağlantı bulunmamaktadır sadece hayatlarında bir yerlerde karşılaşmış ya da tanışlar...

51.BÖLÜM
Çocukluktan Geriye Kalana Veda

Bugün Arhan Kandoğan'ın cenazesi vardı. Hepimiz onların evinde toplanmıştık, ortalıkta bizim gibi siyahlara bürünmüş bir çok insan dolaşıyordu. Biz ise kenarda oturmuş öylece etrafı izliyorduk.

Giray, Kadir, Anıl ve Meryem evde kalmayı tercih etmiş zaten kalabalık ve boğucu bu ortamı daha da kalabalık hale getirmek istememişlerdi.

Pars, oğlumuzu kucağından indirmiyor gelene geçene selam dahi vermiyordu. Çökmüştü. Bir gecede zar zor düzelttiğim o kanatları yine yaralamışlardı.

Çiğdem ise anne yarısını kaybetmiş kocasını toparlamaya çalışıyordu. Ömer en az Pars kadar mahvolmuştu, o da kızına sarılıyordu. Bu hayatta tutunacak güçlü birer dalları olmuştu.

Yaşanan onca şeyden sonra bu adamın yaptıkları ve onun yüzünden başımıza gelenleri düşününce  burada olmamız bile yanlıştı.

Helallik istediğinde hiçbir Kandoğan'ın sesi çıkmamıştı.
Bu güne kadar canını yaktığı insanlar ona öldüğü bu günde haklarını helal etmemişti.

  Basın her yerdeydi. Mezarlığa gitmek için evden çıkarken kameraları ağzımıza ağzımıza sokuyorlardı. Pars bir anda bana yapışan adama saldıracak gibi olmuştu en azından güvenlikler burada işe yaramış, kucağındaki oğlumuzda tek güvencem olmuştu.

Sessiz sakin geçen yolculuğumuzun sonucu olarak Sarp ve Nazlı uyumuştu. Çiğdem onlarla arabada kalırken Ömer ve Pars'la arabadan inmiştim.

Kocamın koluna girip yavaş adımlarla açılan çukuru doldurmaya başlayan insanların yanına yaklaşmaya başladık.

Hiçbir Kandoğan ağlamıyordu. Bu aileyi işte bu yüzden seviyordum ve yine aynı nedenle bu aileden korkuyorlardı. Kandoğan'ların kinleri sevgilerinden önce geliyordu, canları yandıktan sonra yakmaktan hiç korkmuyorlardı.

Arhan Kandoğan'ın mezarına hiçbir akrabası toprak atmamıştı. Onu bile değer görmemişlerdi. Ömer küreği eline alıp mırıldandı "Bunu zevkle yapacağım" Hırsla taşların da arasında bulunduğu toprağı atarken Pars ikinci küreği alıp diğer yandan aynısını yapıyordu.

Kimse beklememişti, dua bile edilmeden terk edilmişti Arhan Kandoğan. Pars yavaşça çöküp gözlerini toprakta gezdirirken Ömer arabaya dönmüştü.

"Hayatımın içine sıçtın Arhan Bey! Yerinde rahat uyuyama! Cayır cayır yan yattığın yerde" Bunları demesini beklemiyordum o yüzden şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Ayağa kalkıp elimden tuttu, son kez bakıp tükürmüş arından yürümeye başlamıştı.

Üstümden şaşkınlığı atamazken arabada beti benzi atmış Çiğdem'e baktım. "Ne oldu Çiğdem?" Dedim duyacaklarımdan korkarak "Baban." Ölmüştü, o da ölmüştü. "Öldü mü?" Kafasını eğdiğinde derin bir nefes aldım.

Gözümün içine bakan kocama döndüm. "Alçin tepki ver can parçam" Elimi sıkıca tuttuğunda dilimi ağzımın içinde gezdirdim, deli gibi sallanan dizime geçirdim tırnaklarımı.

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin