32.BÖLÜM
Geçmişin Geçmemiş Yaraları
Güzel günler son bulmaz derler hep, yanlış derler. Her güzel şeyin sonu olduğu gibi güzel günlerin de sonu vardır. Bir an gelir, günler olarak adlandırılan o süreyi bir anda kesip atar. Güzel günlerin sonu vardır ve bu son hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının kanıtıdır.Doğum günümün üzerinden bir hafta geçmişti. Ağustos'un son günündeydik, sonbaharın habercisi olarak hava kapalıydı. Bugün hiç keyfim yoktu, aşağı sadece kahvaltı için inmiştim aslında keyifsizliğimin sebebi Pars'ın evde olmayışıydı. Dün gece şirkette bir şeyler ters gittiği için uykusundan uyanıp gitmişti ve hâlâ gelmemişti.
Üzerimdeki şal artık ısıtmadığı için oturduğum yerden yavaşça kalkıp dolaptan beyaz ince bir polar alıp giyindim, altıma giydiğim tayt bacaklarımı sıkıca sardığından verdiğim kilolar yine gözüme batmıştı. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp pencerenin önüne çektiğim salanan sandalyeye döndüm. Bacaklarımı kendime çekmiş çenemi de diz kapaklarıma yaslamış yolu izliyordum.
Yavaşça çalan kapıyla gözlerimi daldığı noktadan çektim "Alçin'im benim Meryem" Derin nefes alıp bacaklarımı indirdim "Gelebilirsin canım" Kapı aynı sakinlikle açıldı, ev aşırı sessiz geliyordu. "İyi misin diye bakmaya ve kahve getirmek için gelmiştim" Dedi elindeki kupaları kaldırarak. "İyi yapmışsın gel otur" Dedim elimle karşımdaki sandalyeyi işaret ederek. "Bizimkiler senin öldüğünü düşünmeye başladığından beni gönderdiler" Kıkırdayıp bana uzattığı bardağı aldım buram buram kokan kahveyi içime çektim "Henüz ölmedim merak etmesinler" Benimle gülüp kahvesini yudumladı "Ha bu arada Kenan geldi ne alakaysa artık. Pars geçen kovmadı mı onu?" Kaşlarımı çatarak kapının önüne baktım, arabası yoktu. "Nasıl yani? Neden gelmiş? Asıl soru arabasız nasıl gelmiş?" Omuz silkip dışarıya baktı "Arabasız geldiğini sanmıyorum açıkcası" Kaşlarım daha da derince çatıldığında kupamı bırakıp dikleştim "Dökül bakalım" Derin nefes alıp bir süre düşündü "Bak şimdi, hava yağmurlu ama o geldiğinde hiçte yağmura yakalanmış gibi değildi sanki bilerek ıslatılmış gibiydi, neden geldiğini sorduğumuzda evinin su aldığını söyledi. Ya Alçin, bu adam koca yalıda oturmuyor mu? Bir usta çağırsa hemen hallederler" Olumluca kafamı salladım "Bilmiyorum Meryem bilmiyorum, kafam o kadar karışık ki nereye saldıracağımı bilmiyorum" Dedim ellerimle saç diplerime masaj yaparken.
Bir süre daha havadan sudan konuştuktan sonra bizi bölen yine çalan kapı oldu, Kadir'in koca kafası aralanmış kapıdan uzanıp direkt bize döndüğünde şaşkınca ona baktım "Seni ajan olarak gönderdik Meryem ana! Sen burada bu kızıl cadıyla dedikodu yapıyorsun." Göz devirip ayağa kalktım, tam kapıyı ardına kadar açacakken ayaklarımın dibine dört beden yığıldı. En altta Kadir, üstünde Anıl, onun üstünde Giray ve en üstte Efe arkada ayakta kalmayı başarmış garipçe yerdekilere bakan Kenan vardı. "Gerçekten değişiksiniz" Dedi ellerini havaya kaldırarak ardından Efe'nin bacaklarının üzerinden geçerek merdivenlere yöneldi.
Dörtlü yerden kalkıp sırayla yatağın üzerine oturduğunda elim belimde onlara bakmaya başladım " Annemden azar yiyormuş gibi hissediyorum" Dedi Giray ellerini kucağında birleştirirken "Kapının önünde ne işiniz vardı?" Dedim her birine teker teker bakarken "Kızçem sen gelmeyince biz içeri ajan sızdıralım dedik" Efe sözlerine devam etmeden ters ters Meryem'e baktı "Ajanımızdan ses seda çıkmayınca biz geldik" Bir süre boş boş birbirimize baktığımızda Kenan'ın aşağıda tek olduğu gerçeği yüzüme vurdu. "İnelim hadi" Dedim Meryem ve Kadir'i kolundan çekiştirerek.
Aşağıda gördüğümüz manzara yüzünden bir anda duraksayarak başımı geri çevirip sırıtışımı önlemeye çalıştım. Çiko, Kenan'ı kenara sıkıştırmış hırlıyordu "Çiko" Sesimi duyduğu anda komut almış gibi geri çekilip oturdu. Ona göz kırpıp tekli koltuğa oturdum "Hoş geldin Kenan, ziyaretini neye borçluyuz?" Kısa bir bakışmadan sonra boğazını temizledi "Kusura bakma, fırtına yüzünden evin belirli odaları su almaya başladı ustalar ilgilenmeye çalışıyor ancak bu sağanakta pek mümkün görünmüyor" Kafamı anladım manasında sallayıp bizimkilere döndüm Efe ve Giray yine yapışık gibi otururken Kadir inadına yapmış gibi Anıl ve Meryem'in arasına oturmuş sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİRAETH
Dla nastolatkówAşkın en sadık en tesadüf hali... İhanete uğradığı gece kendini bir anda tanımadığı ancak bir o kadarda tanıdığı insanların olduğu düğünde bulan genç kız ve her ne kadar istemesede gizli saklı yaşadığı hayatının içine o kızı dahil eden adamın hika...