43

30 1 0
                                    


43.BÖLÜM
Her Şeyin Bittiği Nokta

Yazardan, Alçin Kandoğan'ın Hastaneye Yetiştirilmesi

Eli ayağı birbirine girmişti Ayça Kandoğan'ın. Gelini, kanlar içinde önünde yatıyordu "Aslan yetiş! Yetiş bittik biz Aslan!" Karısının çığlıklarını duyan Aslan Kandoğan, çalışma odasından aceleyle çıkmış sesin kaynağına gelmişti. Gördüğü manzara kanının çekilmesine sebep olmuştu, ağzından tek kelime çıkmıştı "Pars bizi öldürecek"

O sırada bir sinirle evden çıkan ve hiçbir şeyden haberi olmayan Pars Kandoğan yolun onu nereye götürdüğünü bilmeden arabasıyla hız yapıyordu. Kalbine giren ağrıyla hızını azaltmış kaşlarını çatmıştı, "Aptalsın Pars! Aptal! Sen ne diye bağırıyorsun hamile karına?! Senin yüzünden o haldeyken nasıl üzerine gidersin!" Kendi kendine kızarken çalan telefonuyla hızı iyiden iyiye düşmüştü.

Telefonu açtığında annesinin ağlamaları arasında söyledikleri dünyasının kararmasına sebep olmuştu. Soluğu nasıl hastanede aldığını şaşırmış, kalabalığın için kendini zor atmıştı.

"Seni bu sefer öldüreceğim!" Anıl'ın bir anda bağırıp Pars'ın üzerine atlamasıyla bir curcuna kopmuş herkes onları ayırmaya koyulmuştu.

Odadan çıkan doktor herkesi susturmaya yetmişti. Üzgün bakışlarla harabeye dönmüş insanlara bakmış yutkunmuştu Asım doktor. Bu hareketi mahvetmişti karşısındaki aileyi.
"Alçin hanım" Demiş susmuştu "Öncelikle bebek gayet iyi, küçük savaşçınız bunun da üstesinden gelmiş" İlk önce iyi olanın haberin vermek daha makul gelmişti. "Karım? Karım nasıl?" Pars biraz daha susarsa karşısındaki adamı parçalayacaktı şuracıkta. "Alçin hanım kafasına çok sert bir darbe almış. Beyin kanaması geçirmiş ancak şu anda iyi sadece" Yine susmuş yutkunmuştu "Derin bir uykuda, yani komada. Uyanıp uyanmamak ona kalmış, eğer uyanmamayı seçerse sizi zor bir soru bekliyor." Ağlamaya başlayan Meryem ve Çiğdem birbirine sarılmış o soruyu duymamak için dua ediyordu.

Bir kenarda kaybetmenin anlamını en acı şekilde öğrenen Giray Oraman donuk ifadesiyle konuşulanı dinliyordu, Anıl Kayıkçı bir kardeşini daha kaybetmemek için yalvarıyordu içinden, Kadir yine ölümü düşünüyordu, onu ölümden döndüren kadının gidişiyle kendine seçeceği ölümü düşünüyordu.

"Ne sorusundan bahsediyorsun sen Asım!?" Pars'ın kabullenmeyen bir tonlamada bağırmasıyla irkilmişti herkes. Gözü dönmüş gibiydi, kanlara ev sahipliği yapan gözlere baktı Asım doktor "Alçin eğer, iki hafta içerisinde uyanmazsa. Size bebek için izleyeceğimiz yolu soracağım, yani ya erken doğum olacak ya da annesiyle beraber ölecek" Bu son darbeyi vurmuştu Pars Kandoğan'a.

Öylece baka kalmıştı genç adam, karısı, canının yarısı ölebilir diyorlardı hem de karnında bebeğiyle. Ne demekti bu? Olur muydu böyle bir şey?

Ameliyathane kapısı bir kere daha açıldı ve o kapıdan makinelere bağlı Alçin Kandoğan çıktı. Tam o anda bıraktı kendini Pars Kandoğan, düştü dizlerinin üstüne başladı ağlamaya. Altı yaşındaki Pars oluverdi bir anda, onun bu halini gören manevi ailesinin içi yandı bir kere daha.

1 Hafta Sonra

Zaman su misali akıp gitmişti. Pars Kandoğan ise o suya kapılıp ölmeyi dilemişti. Günler geçiyordu ve karısı bir türlü ona dönmüyordu, deli olacaktı. Niye uyanmıyordu? Neden yine o güzel gözlerini açıp bakmıyordu kendisine? Oğlu peki? Oğlu hareket ediyor muydu? Bunu bile bilmiyordu, aklını kaçıracaktı.

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin