48.BÖLÜM
Canımdan Kopan Parça
Yeni evimize geçeli iki hafta olmuştu. Tam tamına sekiz buçuk aylık hamileydim, eski evde olduğu gibi burada da kendime salanan bir koltuk bulmuş yerleşmiştim.
Evin işleri neredeyse bitmek üzereydi, Meryem ve Çiğdem her gün deli gibi temizlik yaparken ben iki doksan bir seksen yatıyordum. Çiko ağzında oyuncağıyla yanıma yanaştığında gülümseyip kafasını sevdim. Bu aralar yine durgunlaşmıştı, veterinere götürmüştüm beni Doğuş karşılamış hemen Çiko'yu kontrol etmişti. Bir sıkıntı çıkmamıştı, öğrenmek için gittiğim şeyden bağımsız bir şey öğrenip geri dönmüştüm.
Merve ve Doğuş bir bebek bekliyordu! Merve iki aylık hamileydi o yüzden veterinere çok uğramıyormuş.Hayatımızın tekrar bir düzene oturması içimi rahatlatıyordu ama ters giden bir şeyler vardı. Asla tam anlamıyla rahatlayamıyordum.
Belki Efe'yi geride bıraktığımızı düşündüğüm için kendime edindiğim bir yüktü bu, belki de yerinde tepki veremediğim için patlamaya çalışan duygularımdı.
Sarp çok hızlı büyümüştü. Aleyna kalbime hançer indiren o sözlerden birini söyleyeli tam bir hafta olmuştu. Erken doğum riski vardı. Ya yedinci ayda prematüre bir bebek olacak Sarp -ki bu artık imkansızdı- ya da tam zamanında dokuz aylık sağlıklı bir bebek olacaktı. Ama sekizinci ayda doğum yapmak tehlikeliydi ve ben bunu yaşamak istemiyordum.
Bunu duyduktan sonra Pars bana göstermemeye çalışsa da çok korkuyordu. Her an tetikteydi, sadece o değil bütün ev halkı. Hepsi üzerime titriyor, Nazlı bile eskisi kadar sesli ağlamıyordu.
İnsanların rahatını bozuyormuş gibi hissediyordum ve bu durum benim açımdan aşırı rahatsız edici bir şeydi.
Uzun zamandır Efe'nin yanına gidip onunla dertleşemiyordum. Yalnız gitmek istiyordum, kimse olmadan onunla dertleşmek, eskisi gibi baş başa vakit geçirmek istiyordum.
Oturduğum yerden kalkıp eşofmanımı düzelttim, karnım çok düşmüştü. Rahmimde aşırı bir baskı hissediyordum ve bu beni çok korkutuyordu.
İçeri girdiğim anda gördüğüm manzarayla gülümsedim. Kadir ve Giray karşılıklı durmuş tuttukları çarşafın içinde uyuyan Nazlı'yı sallıyorlardı. Minik kızımda da bu aralar bu huy başlamıştı, ne kadar derin uyursa uyusun durduğunu anladığını anda uyanıyordu.
Onlara hiç bulaşmadan mutfağa geçtim. Meryem ve Çiğdem oturmuş kahve içiyorlardı, malum benim kafein tüketimine ara vermem üzere bunu neredeyse benden kaçarak yapıyorlardı. Dolaptan kendime ayran alıp yanlarına oturdum.
"Nasılsın balım?" Çiğdem'in omzuna kafamı yaslayarak derin bir nefes aldım "Kendimi taşıyamıyorum onun dışında iyiyim" Tam o anda yediğim tekmeyle istemeden öne savruldum. Oğlum düşmana vurur gibi vuruyordu ve bu aralar tekmeleri daha çok acıtmaya başlamıştı.
"Taş kesilirsin Sarp! Anneye vurulur mu vicdansızın oğlu!?" Dedim acı yüklü sesimle. Kızlar bu halime gülmemişti aksine yüzlerinden geçen acıyı son anda görebilmiştim. "Leydim! Ne oldu? İyi misin?" Pars'ın nereden çıktığını anlamaya çalışırken onun sıraladığı sorularına zor yetişmiştim.
"İyiyim, Sarp çok sert vuruyor" Dedim şikayet eden çocuklar gibi 'Bir de dudaklarını büz tam olsun Alçin!' İç sesime fazla kulak vermeden kocama bakmaya devam ettim. Aklıma gelenle yüzüme şirince bir gülümseme kondurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİRAETH
Teen FictionAşkın en sadık en tesadüf hali... İhanete uğradığı gece kendini bir anda tanımadığı ancak bir o kadarda tanıdığı insanların olduğu düğünde bulan genç kız ve her ne kadar istemesede gizli saklı yaşadığı hayatının içine o kızı dahil eden adamın hika...