19

75 7 4
                                    

19.BÖLÜM
Ölümün Pençesi

Yazar'dan

İki kurşun...
İki can...
Biri can almaya gelmiş kendi canından olmuş...
Biri canı bildiğinin gözü önünde canı için savaşmış...
Kan akmış
Yol çizmiş
Ucu geçmişe dayanmış...

Pars'ın bağrışları dağları inletmiş sevdiği kollarında bilinçsizce yatarken kendinden geçmişti. "Uyansana Alçin'im, hadi sevgilim yapma böyle" Kendi kendine mırıldanırken bir yandan kendisinden geçmiş gibi öne geri sallanıyordu. Bir anda rüyadan uyanmışçasına irkilmiş ne yaptığının farkına varmış hızla sevdiğini kucaklayıp kendini evden dışarı atmıştı.

Arabayı delicesine sürüyor hiçbir şeye dikkat etmiyordu genç adam, tek korkusu tek derdi vardı. Emindi ama bırakmazdı sevdiği o inatçı yapısı izin vermezdi hem yaşayacak çok günleri vardı daha ne kadar doymuştu ki ona? Doyamazdı, doymazdı.

Bir yandan Kadir içinde ki sıkıntıyla kardeşim dediği kıza ulaşmaya çalışıyordu. Alçin hiç telefonu yanından ayırmazdı bilirdi, ne kadar kabul etmek istemesede geç kalmıştı bunun farkındalığıyla yanında ki arkadaşına bağırdı "Efe şu siktiğimin arabasını daha hızlı sürmezsen patlatacağım o beynini!" Uçaktan indiklerinden beri gürlüyordu bu adam oysa Efe neredeyse son hız gidiyordu etraf karlıydı bu onlar için bir dezavantajdı. "Kadir sakin ol, böyle bağırarak ancak kendinin ve bizim sinir sistemimizi bozarsın" Arkadan sakin bir sesle konuşan adam ortamı yumuşatmaya çalışıyordu "Hissediyorum Giray bir şey oldu sakin makin kalamam ben!" Yine boğazını yırtarcasına bağırıyordu kendine zarardı başka bir şey değildi ama onca seneyi birlikte geçirdiği korumadan çok abi olduğu kıza zarar gelmesini istemiyordu.

Bu olanlardan uzakta, Türkiye'de de durumlar aynıydı hissedilen şey birdi kaybetme korkusu ancak olaylar çok başkaydı.

Çiğdem oturduğu yerde delicesine ağlıyor kendinden geçiyordu Ömer karısının bu haline içi acırcasına bakıyordu. Hamileliğin dördüncü ayının henüz başlarındaydı genç kadın ancak tehlikeyi atlatamamıştı doktor ne kadar güzel konuşsada düşük ihtimalli herkesi korkutuyordu. Ömer dahada dayanamamış şu dünyada en sevdiği kişinin dizleri dibinde yere çökmüştü "Yapma böyle hayatım bak benim evladım bizi bırakmaz üzme kendinide onuda, hissederse çok üzülür" dedi bir yandan da önünde oturduğu dizleri sıvazlıyordu "Ben kötü bir anneyim değil mi? Onu üzüyorum daha doğmadan sahip çıkamıyorum ben çocuğuma!" Ağlaması dahada şiddetlenmişti Çiğdem evladını kaybetmek istemiyordu ona çok bağlanmıştı bir bedende iki can olmayı seviyordu "Hayır canına yandığımın kadın, sen çok iyi bir annesin gördüğüm en güzel en mükemmel annesin hatta!" Ömer karşısında küçük bir çocuk gibi ağlayan kadına sıkıca sarılmış saçlarını okşuyor öpücükler konduruyordu.

Onlar birbirine sığınmışken İsviçre'de bunu yaşayamıyordu birileri. Pars yine kimsesiz kalmıştı oturduğu soğuk zeminde ellerine baktı, kan vardı. Alçin'in kanıydı her yanındaydı ama bu onu rahatsız etmiyordu karısı hakkında hiçbir şey onu rahatsız etmezdi ki.

Gözü dönmüştü bir kere bunu yapanları bulduğu anda her birini ayrı ayrı gebertecek karışlarında dikilip zevkle izleyecekti. Sırf Alçin için geri durduğu işleri eline alma vakti gelmişti madem böyle bir salaklık yapmaya cesaret etmişlerdi Pars Kandoğan'ın gazabından korkmaları lazımdı. Yeminler etti oturduğu ameliyathanenin önünde ellerinde ki kana bakarak
'Akan tek damla kanın için sevgilim, bunu yapanın kanını akıtmayacağım o kanı ve kanı taşıyanları kâinattan sileceğim'
İçinden intikam için yeminler ediyordu her saniye dahada kinleniyordu.

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin