31

44 3 0
                                    

31.BÖLÜM
İyi ki Doğdun Kızıl Kadınım

Yine normal bir güne başlarmışçasına uyanmış rutinimizi gerçekleştirmiştik. Bugün şirkete gidecektim, uzun zamandır uğramadığım için heyecanlıydım. Pars, defterde yazanları bir türlü unutamıyordu birkaç kere Arhan dedenin yanına gitmeyi hatta arayıp hesap sormayı bile düşünmüştü ama onu zorla da olsa ikna edebilmiştim. Saçma bir şekilde Kenan bizimle kalıyordu bizde git diyemiyorduk, defter olayını ondan gizli bahçede konuşmuş bütün ekibin haberdar olmasını sağlamıştık ama onun yanımızda olması işimize çomak sokup duruyordu.

Üstüme rahat ama şık bir takım giyinip saçlarımı düzelttim, Pars'tan öğrendiğim kadarıyla Karmen annenin yaptığı makyaj stilini kullandım, en başından beri Ayça hanıma anne diyemezken tanışma fırsatı bulamadığım bu kadına anne demek bana hiç zor gelmiyordu. Tamamen hazır olduğuma kanaat getirdiğimde her zamanki gibi yatağımızda oturmuş beni izleyen kocama döndüm.

"Taş gibisin hatun" Dedi belimi sararak, kafasını karnıma dayadığında saçlarını okşamaya başladım. "Senin hatununum sonuçta" Dedim cilveli bir sesle. Birden ayaklandığında kafamı kaldırarak ona bakmaya başladım, topuklu ayakkabılarımı daha giymediğim için bu boy farkı yüzünden boyun fıtığı olacaktım sanırım. Siyah gömeliğinin üzerine giydiği aynı renk ceketiyle bir yunan tanrısını anımsatan adam benim kocamdı.

Topuklularımı giymek için yatağa oturduğumda Pars önümde dizlerinin üzerine çökmüş beni dumura uğratmıştı "Pars..." Dedim ve sustum, ayakkabılarımı nazikçe giydirmiş ardından ayağa kalkarak elini uzatmıştı "Hadi çıkalım leydim" Gülümseyip uzattığı elini tuttum.

Beraber aşağı indiğimizde karşılaştığımız manzarayla gülümsedim. Meryem ve Efe kenarda dergilere gömülmüştü, Giray ve Kadir televizyona bağladıkları kumandalarla oyun oynuyorlardı Anıl ise bilgisayarın başında işini yapıyordu Kenan herkesten uzakta dalgın bakışlarla oyun oynayan ikiliyi izliyordu. "Günaydın" Dedim dikkatlerini çekmek için "Günaydın!" Hepsi bir ağızdan konuşunca şaşırmadan edememiştim.

Sessiz sedasız geçen kahvaltımızdan sonra bizim evden çıkmamızla içeride büyük bir gürültü kopmuştu, korkuyla sıçrayıp geri döndüm ama Pars beni durdurdu "Camdan gördüm, Kadir ve Anıl çarpıştı bir şey yok gidelim." Omuz silkip elini tuttum zaten sabahtan beri bir değişiklerdi.

Arabaya yerleşip kemerimi bağladım, geri yaslanmış dikkatle araba kullanan kocamı izlemeye başladım. Çatılmış kaşları, arada sırada ağzının içinde hareket ettirdiği dili, elimi esir almış eli, her şeyiyle beni kendine aşık ediyordu Pars Kandoğan. Çalan telefonumla irkilip önce yola sonra telefonuma baktım her zamanki gibi Çiğdem arıyordu.

"-Selamlar!"

Neşeli sesiyle kıkırdayıp hoparlörü açtım, bu hararetim merakla bana bakan kocamı rahatlatmıştı.

"-Hayırdır Çido ne bu enerji?"
"-Ay yengesi ay! Kızım büyüyor benim enerjim olmasında kimin olsun!?"
"-Maşallah benim Nazlı'ma"
"- Yarın planınız var mı?"

Kaşlarımı çatıp Pars'a baktım, o ise Çiğdem yanlış bir şey söylemiş gibi derin nefes alıp önüne döndü.

"- Yarın ne var ki?"
"-Doğum günün ya, yemek falan organize etmediniz mi?"

Unuttuğum gerçekle kaşlarım havalandı yarın 24 Ağustos'tu, yirmi beşime giriyordum, Ahsen'im öleli on sene olacaktı.

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin