18.BÖLÜM
İki KurşunEn mutlu anların bile bir katili olurdu. Duygularda öldürülürdü içten içe herkes bir katildi, kimisi bedenleri kimisi o bedenlerin içine saklanmış duyguları öldürürdü. Benim bedenim sağ zihnimin içi mevtaydı, katliamın içinde parıl parıl parlayan tek canlı vardı. Aşk...
Tatilimizi geçireceğimiz bungalov tarzı evlerin olduğu yere varmıştık, bembeyaz örtü her yanımızı sarmıştı bedenim ve kalbim elimi kaybetmekten korkarcasına tutan adamın yanında olsa da zihnim evde beni ölümle tehdit eden nottaydı. Pars'a tek kelime etmemiştim şu an çok mutluydu yaşayamadığı çocukluğunu yanımda doya doya yaşıyordu buna çomak sokmak istemiyordum.
"Çok güzel değil mi Alçin'im?" Heyecanlı sesiyle gülümsedim ve kafamı salladım "Tabi hiçbir şey senden güzel değil" Kalbim teklemişti işte buydu, bütün kötü düşüncelerimi yerle yeksan eden ayaklarımı yerden kesen Pars'ın dudakları arasından çıkan bir cümleydi. "Kızaran yanaklarını yerim" Kıkırdayıp koluna iyice sokuldum "Soğuk ya ondan" Mırıldanışım onu iyice eğlendirmiş gibi gülmüştü anında bakışlarım bakmalara doyamadığım yüzünde gezindi gülüşünü görmek çok hoşuma gidiyordu.
Bize ait bungalova vardığımızda Pars çantaları yere bırakıp kolumdan çıkmadan kapıyı açtı. İçerisi sıcacıktı ve dışarının soğuğuna inat yüzüme vuran sıcaklıkla gülümsedim "Burası çok güzel!" Çocuksu sevincim boş evde yankılanmıştı. Bizi büsbütün camla kaplı bir duvar karşılamıştı manzara karlar altında kalmış ormanı gösteriyordu, mutfak ve salon birdi açtığım kapıyla temiz lavabo karşımdaydı. Üst kata çıkan sarmal merdivenlere yöneldim Pars hemen ensemde bir nefes kadar uzağımda benimle geziyor tepkilerimi ölçüyordu. Merdivenleri bitirir bitirmez salonda olduğu gibi camdan duvarlar vardı, hemen önünde ise yatak odası takımı kuruluydu burası bir oda olarak dizayn edilmişti ve iki kapı vardı tahminimce biri giyinme odası diğeri lavaboydu.
Geniş yatağa adeta kendimi attığımda derince nefes aldım yolun yorgunluğu her yanımı sarmıştı "Çok yoruldum!" Pars kendini yanıma bırakıp kafamı göğüsüne çekmişti "Bütün yorgunluğumu alıyorsunuz leydim" Gülümseyip dahada sokuldum olduğum yere. Evim burasıydı, bir göğüs yuvaydı bana içinde atan kalbin her vuruşu melodiydi sesizliğin içinde kalmış çocukluğuma inat yuvam bildiğim yerde bir ritim vardı dünya üstünde kimsenin bilmediği bir tek bana özel bir melodi. "Biliyor musun Pars, ben sana olan aşkımı kelimelere dökemiyorum içimden neler geçiyor ama dilim varmıyor. Ben seni sessizlikle seviyorum" Hem mayışmanın hemde kafamın göğüsüne gömülü olmasının sebebiyle sesim oldukça boğuk çıkmıştı ancak aldığı derin nefesle duyduğunu anlamıştı. "Sen benim çocukluğumu biliyorsun ama ben bilmiyorum anlatsana sevgilim" Çocukluğum... Benim içimde ukde kalan biricik çocukluğum, en büyük yaram. Durgunluğumu anlamış gibi sesine yansıyan panikle konuşmaya başladı "Yani istersen biraz biliyorum ama senden hiç dinlemedim" Yattığım yerden doğrulup dizlerimi kendime çektim Pars'ta oturur vaziyete gelmiş yatağa diktiğim bakışlarımı yakalamaya çalışıyordu.
"Benim çocukluğum yok Pars" Yutkundum, en acı veren şeyde buydu işte boğazım düğüm düğümdü. Yaşadıklarım birer birer dizildi zihnime sevdiğim bir şeydi bu, beni üzen anıları istemediğim sürece aklıma almazdım bir nevi unuturdum. "Ben daha kundakta bebekken hastaneden kaçırılmışım, anne sütüne muhtaçken tam bir sene bulunana kadar çiğ süt içirmişler hatta beni bulduklarında açlıktan ölmek üzereymişim." Her ne kadar hatırlamasam da canımı acıtıyordu her şey bundan sonra başlamıştı asıl, gözlerimi kırpmadan öylece karşıma bakarken dolan gözlerime inat devam ettim "O günden sonra evde bodrum katında olan odadan çıkmadım dışarıya tek adım dahi atmadım,izin yoktu çıkamazdım. Oyun oynayacak arkadaşım yoktu ya da çocukluğumu yaşayacağım bir alan, benim kapalı odalarım ve duvarlara sığdırdığım hayallerim vardı. Ama bu bile engel olamadı" Sustum, susmak zorunda kaldım. "Alçin ye-" Ruhsuz çıkan sesimle böldüm onu "Benim on beş yaşım zehirli, kardeşim vardı daha çok küçüktü o benim aksime özgürce yaşıyordu beş yaşındaydı Ahsen'im bir gece nasıl olduysa kaçırıldık. Götürüldüğümüz yer depoydu hiç unutmam o pis yeri, rutubet kokusuna karışan kan kokusu hiç gitmedi burnumdan." Yine sustum bir kez daha yutkundum "İki kişi, iki kişiydi onlar Duran Kızılgörel'in kızlarına göz dikmiş iki şahsiyetsiz. Ahsen karşımdaydı, ben kolaylıkla kollarımı çözebilirdim çözdüm de ama o yapamazdı daha küçüktü minicikti ki" Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım "Biri ona yaklaşırken bağırdım durdum kendi kendimi yırttım da açamadım ellerimi. Gözümün önünde kardeşimin küçücük vücuduna tecavüz etti, Ahsen'im dayanamadı kapattı o güzel gözlerini. Sıra bana gelmişti ama ben ellerimi çözmüştüm yanımda ki adamın silahını aldım. İlk cinayetimi on beş yaşımda işledim ama o değildi sorun ben orada tam on beş saat kucağımda kardeşimin cansız bedeniyle bekledim" Yaş akmıyordu gözümden ama içimde yükselen ateş harlanıyordu "O yüzden kimse tanımaz Alçin Kızılgörel'i hep gözden uzak bir köşede ya kapalı odalarda ya cansız bedenlerle ya da yurtdışında bir yerlerde olurdum" Sustum, bazen susmakta gerekirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİRAETH
Teen FictionAşkın en sadık en tesadüf hali... İhanete uğradığı gece kendini bir anda tanımadığı ancak bir o kadarda tanıdığı insanların olduğu düğünde bulan genç kız ve her ne kadar istemesede gizli saklı yaşadığı hayatının içine o kızı dahil eden adamın hika...