16

95 8 0
                                    


16.BÖLÜM
Oğlum Ölüyor

  Saniyeleri dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri kovalıyordu ve zaman dediğimiz acımasız kavram öylece akıp gidiyor birisi de çıkıp 'Dur!' Diyemiyordu. Hoş dese ne değişirdi ki? Zaman akmaya devam eder aktıkça hayatlarımızı da peşinde sürüklemeye devam eder...

Sıkıntıdan patlamak üzereydim. Bir çılgınlık yapıp Pars ile şirkete gelmiştim ancak o boyumca dosyalarla ilgilenirken ben etrafı karıştırmış bir şey bulamayınca yaramaz çocuklar gibi oturmuştum. Çantamdan çıkardığım renk renk ojeleri masaya dizdim hangisini süreceğime karar verememiştim

Neden hepsini sürmüyordum ki?

On parmağıma da farklı renkler sürüp kurumasını bekledim kesinlikle bugün çocukluk yapasım vardı ve bunu yadırgamayacak tek kişinin yanındaydım sevdiğim adamın, beni seven adamın, Pars'ımın. Kuruyan ojelerle gülümseyip heyecanla Pars'ın yanına gittim o dosyadan kafasını kaldırmazken altımda ki mini eteğe dikkat ederek masanın üstüne oturdum saniyelik bana bakıp kafasını geri eğmişti "Dikkatimi dağıtma leydim. Yoksa çıkamayız buradan" Oflayıp bacaklarımı sallamaya başladım "Nasıl olmuş?" Ellerimi uzattığımda dikkatle inceledi ardından tek eliyle sağ elimi nazikçe tutup iyice kendine yaklaştırdı "Bayram şekeri gibi" Ben daha ne olduğunu anlamadan hafifçe parmaklarımı ısırmıştı acıdan değilde şaşkınlıktan ufak bir çığlık dökülmüştü dudaklarımdan. Çığlığım kahkahalara dönüştüğünde Pars'ta bana eşlik ediyordu, bir anda kendimi onun kucağında bulmuştum yakınlıktan dolayı öylece kala kalmış yüzüne bakıyordum ne olursa olsun kocam da olsa anlık yakınlaşmalarımız beni hep heyecanlandırıyordu.

"Sen daha kendin çocukken nasıl çocuk doğuracaksın be Alçin'im. Bak eğer istemiyorsan dedemle konuşurum" Dalgınlıkla kurduğu cümleler beni şaşırttığı kadar yüreğimi de ısıtmıştı "Anne olmak istiyorum Pars, hem sen de çocuksun çok mu farklısın sanki benden?" Elim yeni çıkmaya başlamış sakallarında dolanırken avuç içime dudaklarını bastırıp derince nefes aldı. "Hangi sevabımın karşılığısın bilmiyorum ama iyi ki diyorum. Sen benim her gece dualarımın her sabah şükürlerimin sebebisin Alçin'im" öyle içli içli konuşuyordu ki dinlerken kendimden geçiyordum. Dudaklarımızı yavaşça birleştirip asla doyamamaksızın kelimelerimizi susturmuştuk.

Bizi ayıran çalan telefonumdu hızla ayrılıp ayaklandım "Şansa bak anasını satayım karımıza da doyamıyoruz" Pars'ın homurdanmaları yüzünden oluşan gülümsemem arayan kişiyi görmemle silinmişti Doğuş beni durduk yere aramazdı.

"-Doğuş?"
"-Alçin! Hemen gelmen lazım Çiko kendinden geçti acil ameliyata almalıyız"

Yer ayaklarımın altından kaymış gibiydi belki yer değil ama telefon elimden kaydı ve yeri boyladı Pars hemen yanıma gelmiş güç vermek ister gibi belimden tutmuştu "Çiko, oğlum ölüyor Pars!"  Yeni idrak etmiş gibi koşarak odadan çıktım peşimden geliyordu ama ne onu ne de merakla bakan gözleri kâle alabiliyordum şu an tek derdim vardı. Yaşatmak için söz verdiğim masum, dilsiz bir can, oğlum saydığım evlattan ayırmadığım ağladığımda güldüğümde benimle olan Çiko...

Ne ara arabaya binmiştik ne ara yola çıkmıştık dikkat edememiştim "Sakin ol sevgilim, yaşatacaksın oğlumuzu tamam mı? Sen kimsenin yanında ölmesine izin vermezsin daha önce nasıl yaptıysan yine yapacaksın her zaman yaptığın bir işlem sonuçta" Kafamı olumluca salladım sakin olmalıydım birçok hayvanı tümörden kurtarmıştım Çiko onlardan daha şanslıydı en azından tedavi edilmişti ve küçüktü.

Veterinere vardığımızda ağlayan Merve'ye baktım hızla odama geçip steril giysilerimi giydim. Her şey o kadar hızla gelişmişti ki hangi ara ameliyatı yarıladığımızı anlayamamıştım "Şimdi dikkatlice tümör hücresini kesip alacağım" Sesli söylemem Doğuş ve Merve için değildi bir nevi kendi kendime komut veriyordum. Hareketlerim oldukça yavaş ve dikkatliydi tek hata, ellerimde kendi canımdan saydığımı kaybetmeye yetecek tek bir hata vardı. Alanı tamamen temizlediğimde rahatça nefes almıştım ama nefesimi boğazıma diken şey monitörün çığlıklarıydı "Nabız yok!" Öylece kala kalmıştım "Alçin sen çekil biz halledeceğiz çekil!" Merve'in omzuma çarpıp geçmesi bile yerle birleşmeme yetmişti ölemezdi ölmemeliydi!

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin