47

18 1 0
                                    


47.BÖLÜM
Yüzleşme

Üzerime giyindiğim elbiseye baktım, karnım iyiden iyiye büyüdüğü için artık kot ve tayt giyemiyordum. Triko elbise bedenimi sararken saçlarım Pars tarafından örülmüştü.

Yüzü çok ciddiydi, bugün çok gülümsememişti. "Onunla ne konuşacaksın?" Saçlarımı bitirip önüme geçtiğinde elimdeki ruju bırakmıştım. "Onun ne halde olduğunu görmek istiyorum. Bana yaşattıklarından sonra ne hale geldiğini, ilahi adaletin darbesini yiyip yemediğini bilmek istiyorum ve en önemlisi ondan sonra ne kadar mutlu olduğumu görmesini istiyorum." Kaşları havalanırken gülümseyip dudaklarımı yanağına bastırdım.

"Sen çok fenasın can parçam" Kıkırdayıp kollarımı boynuna yasladım. "Gül bakayım" Güldüğünde oluşan yanak çizgilerine baktım, tam gülüşüne bir öpücük daha kondurdum.

"Seni çok seviyorum" Kedi misali sırnaştığım göğüsü aldığı derin bir nefesle havalanmıştı. "Ben de sizi çok seviyorum" Karnıma yediğim tekmeyle bunu Pars'ın da hissettiğini ummuştum.

O da takımını giymiş hazır vaziyette karşıma dikildiğinde ellerimi omuzlarına koydum "Çok şıksınız Pars Bey" Elini belime sarıp beni iyice kendine yasladığında dudaklarını dudaklarıma bastırdı "Siz de çok güzelsiniz Alçin Hanım" Bu sefer ben dudaklarına yöneldiğimde geri çekilmemiş öpücüğümü kabul etmişti.

Beraber aşağı indiğimizde ilk önümüze çıkan Giray olmuştu "Günaydın!" Sesinin aylar sonra bu kadar neşeli çıkmasıyla şaşırıp kalmıştım. Pars'ta benim gibi kala kalmışken Giray eğilip karnıma bir öpücük kondurmuştu.

Üçümüz beraber aşağı indiğimizde Çiğdem'in ana kucağına oturttuğu Nazlı'yla birlikte sofra kurduğunu görmüştüm Meryem ise hem laf edip hem de ona yardım ediyordu. Onların bu haline gülümseyip katılamamanın verdiği mutsuzlukla salonda bulun geniş tekli koltuğa oturdum.

"Dayısının bir tanesi çat çat çat çat" Kadir'in beline bağladığı mor oryantal kemeriyle önüme gelmesine şaşırmam yetmezmiş gibi bir de aynı kemerin sarısıyla Ömer'in gelmesi bütün dengemi alt üst etmişti "Amcasının bir tanesi pat pat pat pat" İkisi karşıma dikilmiş hem söyleyip hem oynarken ben sadece izliyordum.

İstemsizce aklıma gelen anılarla yüzümdeki gülümseme buruk bir hale gelmişti. Efe'yle delicesine göbek attığımız, hiçbir şeyi umursamadan aklımızdan ne geçiyorsa yaptığımız zamanları özlemiştim. Efe ölmüştü evet. Ama onunla beraber bende de bir şeyler ölmüştü. Çizim yaparken kâğıdımın bir köşesi hep boş kalmıştı, her aşerdiğimde bin uğraşla bulduğu şeyleri artık ağzıma bile sürmek istemiyorum ki zaten ondan sonra artık aşermiyor belki aşermek istemiyordum.

Ben Efe'den sonra herkesi toplamış bir kendimi toplayamamıştım. Efe gittikten sonra bir yarım hep dağınık kalmıştı. Ahsen'i kaybettiğimde dağılan o yarım biraz olsun düzelirken manevi kardeşimi kaybetmemle tekrar dağılmıştı ve bu toparlaması imkansız bir dağınıklıktı.

Onları öylece izlerken Pars'ın elinin içindeki elime baktım ardından yediğim tekmeyle bakışlarım karnıma inmişti, sonra bir anda aralarında bir şeylere gülen Meryem ve Çiğdem'e onlara anlamayarak bakan Nazlı'ya, önümde dans eden ikiliyi izleyen Giray ve Anıl'a baktım. Sanırım düşmememim tek sebebi böyle büyük bir aileyi ayakta tuttuktan sonra düşecek gücü bulamamdı. Düşüpte onların inandıkları tek şeyi ellerinden almamak istememdi.

HİRAETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin