49.BÖLÜM
Sarp Kandoğan"Pars!" Bu sefer kısılan sesim zorlukla yankılandığında depoda ondan bir tepki alamamıştım. "Sakin! Bayıldı sadece" Ömer onun üzerinden atlayıp yanıma geldiğinde ağlamaya başlamış aynı zamanda gülmeye başlamıştım.
Bedenimi hiç zorlanmadan kucağına aldığında kafamı omzuna yasladım kucağımdaki oğlumun üzerini örten Giray'a baktığımda gözlerine biriken yaşlarla Sarp'a bakıyordu.
Biz arabaya doğru giderken Giray'da Pars'ı sırtına atmış bir çuval gibi taşıyarak peşimizden geliyordu. "Ömer" Dedim burnumu çekerek "He yengem! Söyle kapına köpeğiz" Kıkırdayıp oğlumu sıkıca sardım "Doğurdum lan ben" Güldüğünden dolayı hareketlenen göğüsüyle Sarp kaşlarını çatmıştı "Valla doğurdun yenge" arabanın sıcağına kavuştuğumda şöför koltuğunda donmuş bir ifadeyle bize bakan Anıl'a gülümsedim.
"Ama, sen. Ne?" Gevelemesine gülemeyecek kadar yorgun hissederken yanıma bırakılan Pars'a baktım hâlâ baygın yatıyordu. Diğer yanına oturan Giray merakla kucağımdaki bebeği inceliyordu.
Doğurmuştum! Ama hiçbir şey hissetmiyordum, bir yerim acımıyordu ya da ağrılarım yoktu.
Araba son sürat hastaneye yetiştiğinde kucağımdan bir saniye bile bırakmadığım oğlumla sedyeye alınmış kontroller için odalara götürülmüştüm. Önce göbek bağı kesilmişti, ardından ona ayrı bana ayrı testler yapılmıştı.
İkimizde oldukça iyiydik. Sarp tam tamına beş kilo doğmuştu, kendi kendime beş kiloluk bir insan doğurmuştum! Gerekli işlemler sonrası hastanenin bize hediye ettiği yeni doğan takımını giyinmişti aynı şekilde hemşireler bana kendi kıyafetlerinden birkaç eşofman ve temiz iç çamaşırı vermişti.
İkimizde tam takım hazır olduktan sonra oğlumu yine bana vermişlerdi ve sabahtan beri sızlayan göğüslerim sonunda rahata ermişti. Ben oğlumu ilk defa emzirmiştim.
Ağlamalarım devam ederken hemşireler habire beni tebrik edip duruyordu. Sonunda o kapıdan kucağımda bebeğimle oturduğum tekerlekli sandalyede çıktığımda karşımda gördüğüm adam göz yaşları içinde gülümsememi sağlamıştı.
"Alçin? İyi misin ömrüm?" Yanıma gelip şakağıma bir öpücük kondurduktan sonra çok geri çekilmeden gözlerime baktı "İkimizde çok iyiyiz" Tam o anda gözleri kucağıma kaydı "Oğlum. Sarp'ım hoş geldin babam" İki ay boyunca Nazlı'yı kucağına almaktan kaçan Pars şimdi dikkatlice oğlumuzu kucağına almıştı.
Öylece baka kaldı kocaman kolları arasında minicik kalan oğluna, canının parçasına. "İyi ki geldin Sarp'ım." Burnunu yavaşça saçlarına yaklaştırıp derin bir nefes aldığında gözlerinden akan bir damla yaş Sarp'ın eline düşmüş küçük elinin babasının yanağına dayamasını sağlamıştı.
Göz yaşlarım sicim sicim akarken ağlayan sadece ben değildim kenarda bizi izleyen Ömer ve Giray'ın da birkaç damla gözyaşı akıttığını görmüştüm Anıl'ın ise sadece gözleri dolmuştu.
Göz göze geldiğimizde yavaşça yanıma yaklaştı ve saçlarımdan beyaz tokayı çıkartıp cebine attı. Diğer cebinden çıkarttığı siyah tokayla saçlarımı toplayıp önüme geçti "Abi" Dedim kırılan sesimle "Bu da geçti kardeşim" Saçlarıma bir öpücük kondurup eski yerine geçtiğinde bu sefer Pars'la göz göze gelmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİRAETH
Teen FictionAşkın en sadık en tesadüf hali... İhanete uğradığı gece kendini bir anda tanımadığı ancak bir o kadarda tanıdığı insanların olduğu düğünde bulan genç kız ve her ne kadar istemesede gizli saklı yaşadığı hayatının içine o kızı dahil eden adamın hika...