Dersi anlatan hocayı dinlerken not aldığım kalemin tepesini ısırıyor, bir yandan da onu düşünüyordum. Zaten mahalleden biriydi, bunu biliyordum ama attığı fotoğraf bugünki kıyafetleri olmaya da bilirdi. Beni yanıltmak için eski bir fotoğraf atmış da olabilirdi. Kısacası benimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak hoşuna gidiyordu.Buluşacağımdan değil de, sadece meraktan onu görmek istiyordum ve sanki buluşmaya gönlüm varmış gibi davranıyordum. O da buna kanmadı ve fotoğrafını atmadı.
Tenessüfte Ali yanıma geldi, ön sırada oturup bana doğru dönünce ona garip bir bakış attım. "Hayırdır?"
"Hiç, öylesine bir uğrayayım dedim. N'apıyorsun?"
"Oturuyorum," deyince güldü. Ali yan sınıfta okuyor, orta boylu, güleç yüzlü ve biraz utangaç bir çocuk. Her daim dağınık olan kumral saçları ve açık kahverengi gözleriyle oldukça sempatik ve bence yakışıklı bir çocuk.
"Onu görüyorum, genel olarak n'apıyorsun?" Sonra etrafa kısa bir bakış attı ve bana doğru eğilince, nedensizce gerildim. "Sana bir şey söyleyeceğim, daha doğrusu senden bir şey isteyeceğim." diye fısıldadı.
"Tövbe tövbe, ne isteyeceksin? Mal isteyeceksen, ben bıraktım o işleri." diye dalgaya vurdum.
"Saçmalama," diyerek uzattı ve sıramın üzerine âdeta yayıldı. "Bu ciddi bi' konu! Tuana var ya..."
"Var var."
"Ben Tuana'dan çok hoşlanıyorum ya, onu bana ayarlasana!"
Ben de ona doğru eğildim ve yüzüne yaklaşarak, dikkatle gözlerine baktım. "Aliciğim, oradan bakınca pezevenk gibi mi görünüyorum? Ben sana niye kız ayarlıyorum ya? Git kendin konuş!"
"Utanıyorum ya, hadi n'olur!" diye yalvarmaya başlayınca, bıkkın bir soluk verdim. "Tamam, ben konuşurum."
"Çok sağol ya bi' tanesin." diyip ayağa kalktı ve hızlıca sınıfı terk etti.
Bi' kendime yararım yok zaten. Onu da hallederim, n'olacak?
Ders başladı, Tuana yanıma oturdu ama söylemek için dersten çıkmayı bekledim. Son dersteydik ve bir bildirimle telefonun titredi. Çaktırmadan açıp baktım. Yine o siteden gelmişti.
Patron: Neden gelmedin?
Öğrenci: Fazladan bi' ders daha var. Beni mi bekliyorsun?
Patron: Dükkanın önünden geçersin diye bakıyorum, gelmeyince merak ettim.
Ay midem bulanıyor, bi' kasılma filan var ama kötü de değil.
Öğrenci: Demek yollarımı gözlüyorsun.
Patron: Her gün olduğu gibi.
Patron: Yazın daha çok dolanıyordun mahallede, kızlarla çekirdek çitleyip apartmanın girişinde oturuyordunuz.
Patron: Çok güzel gülüyorsun.
Ay n'oluyor, n'oluyor?
Öğrenci: Röntgenci olduğunu kabul ediyorsun yani?
Öğrenci: Bir de aylardır izliyorsun yani ve bana hiç çaktırmadın.
Öğrenci: Keşke ben de seni görebilsem.
Patron: Mahalledeki herkesi tanıyorsun değil mi?
Öğrenci: Tabii ki, ben orada çocukluğumdan beri oturuyordum ama mahallede yüzlerce ev, onlarca iş yeri var. İki büyük bina var. Ben ne bileyim kim olduğunu?
Patron: En son Eylül'ün başında karşılaştık, hatırlamaman doğal çünkü bana hiç bakmadın.
Öğrenci: Hatırlamıyorum.
Öğrenci: Mahallede yaklaşmamanı anlarım ama başka yerde niye yaklaşmadın? İstesen yapardın. Korkuyor musun?
Patron: Korkak biri değilim.
Patron: Sadece on sekiz olmadığını biliyorum.
On sekiz olmama bir hafta kaldı.
Öğrenci: Tek sebep bu mu?
Patron: Aslında hayır. Telefon numaranı bilmiyordum ve bulmak için uğraşmadım. Sosyal medyada yoktun ama dokuz gün önce bu hesabı açtın ve çok şaşırdım.
Patron: Sana bir mekân adı vereceğim, istersen gel ve beni gör.
Patron: Beğenmezsen de canın sağolsun.
Patron: Sadece gel.
Patron bir konum yolladı.
Patron: Özellikle tanıdık hiç kimsenin gitmediği bir yer seçtim.
Patron: 66 no'lu otobüsün durağında seni bir taksi bekleyecek ve o seni mekânın önüne getidecek. Sadece bin ve gel.
Öğrenci: Bilmiyorum.
Öğrenci: Bizimkilerden izin almam lazım.
Patron: Yarın saat altıda seni orada bekliyor olacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...