Final

46.4K 2.5K 828
                                    

Eh, bilirsiniz, her güzel şeyin elbet bir sonu vardır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Eh, bilirsiniz, her güzel şeyin elbet bir sonu vardır. :)

***

Kafeden çıktığımda başımı hemen yukarıya kaldırdım ve derin bir nefes aldım. Sanki içimden koca bir ağırlık atmış gibi hissediyordum ama aynı zamanda da kendi yaptığım şeyin altında kalmış gibi. Ona onu kullandığımı, hiç sevmediğimi söyledim.

Yalan söyledim, sadece ona değil, kendime de. Gerçek şu ki, onu hâlâ çok seviyorum, hatta bir tek onu sevdim ve seviyorum diyebilirim.

Yanımda tanıdık bir ses duydum. "Rahatladın mı?" Bir çakmak sesi, dönüp yanıma baktım. Sigarasını dudaklarının arasına bıraktı ve derince içine çekti.

''Kısmen,'' diye cevap verdim. Sonuçta benden bu kadar uzun zaman bir şeyler saklamasının, altı ay ortadan kaybolup, beni gözü yaşlı bırakmasının bir cezası olmalıydı. Onu tamamen affedebilmek için bunu yapmam gerekiyordu. Yani, Efe'yi tanımaya çalışmadan evvel, Gökhan'ı geçmişe gömmem gerekiyordu.

Sigarasından bir nefeslik duman daha çekti içine, sonra bana baktı. Ben ise zaten onu izliyordum. ''Peki şimdi ne yapacaksın?'' diye sordu. ''Tamam beni istemiyorsun ama nereye gideceksin?'' Biraz sustu, düşünürken sigarasını bitirdi ve sonra yeniden konuştu. ''Tamamdır, ben senin yerine doğru kararı verdim... Sen ve Tuana, tuttuğum evde kalıyorsunuz. Ha, bedavaya kalmak sana kötü hissettirecekse de, çalışmaya başladığında bana karşılığını ödersin olur biter. Ama okuyacaksın Esra, ikinizde okuyacaksınız ve kendi ayaklarınızın üzerinde duracaksınız. Ben sizi boş yere o mahalleden kaçırmadım. Hadi inada bindirmeden kabul et ve biz de evden çıkıp sizi rahat bırakalım...''

O yüzünü başka tarafa çevirir çevirmez gülümsedim. Birinin seni bu kadar düşünmesi ne hoş, ne kadar da değerli. Düşünsene, biri kendi alanını sana veriyor ve orayı terk ediyor, senin için tehlikeye giriyor, senin için zorlu yolları dahi göze alıyor.

''Hoşça kal, Gökhan,'' dedim ve o, başını önüne eğip öylece durmakla yetindi. 

Elimi ileri uzattım ve o, çatık kaşlarının altından bir elime, bir de gözlerime baktı. Elim hala havadayken, o henüz tutmamışken, gülümseyerek ona bir, ''Merhaba,'' dedim. Anlamaz bakışlarla gözlerime bakmayı sürdürüyordu. ''Merhaba Efe Bozkurt,'' dediğim an, çatık kaşları bir birinden aralandı ve yüzüne afallamış bir ifade yayıldı. Gülümsememi genişlettim, bu hali oldukça tatlıydı.

''Sen,'' diyip sustu, sanki yaşadığı şaşkınlık onu susturdu, kelimelerini toplayıp da konuşamadı.

Ona yardımcı olmak istedim. ''Evet bayım, sizi değil, bana büyük acılar yaşatan adamı terk ettim.'' 

666  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin