19

159K 7.8K 3.3K
                                    

~(^__^)~

Panoda bu kadar (s)övmeseniz isimi gücümü atıp bölüm yazmicaktim sjshd

Kitap 2020de geçiyor, 2020de yazilmadi arkadaslar daha 2-3 hafta oldu baslayali ve elimde hazir bolum de yok yazip atiyorum.

¤¤¤

Dizlerimin bağı çözülmüş gibiydi. Bir yanım ona inanmak istiyor, diğer yanım ise bağıra- çağıra çekip gitmek istiyordu. Elini cebine attı ve cüzdanını çıkardı. Ben ne yaptığını anlayamaz hâlde onu izlerken cüzdanının içinden kimliğini çıkarıp, iki parmağının ucunyla bana uzattı. Uzattığı kimliğe ve yeniden gözlerime baktı.

"Al, bak."

Sesi keskin fakat sakindi. Az sonra söylediklerime pişman olacağımı ikimiz de biliyorduk. Kimliği aldım ve iki tarafına da baktım. Özellikle medeni hâli: bekar kısmı beni benden aldı. Ufaktan gülümseyip başımı kaldırıp kimliği ona uzattım. O ise sinirli ifadesiyle çekip aldı ve cüzdanına geri koydu.

"Oldu mu?" diye sorunca, başımı aşağı yukarı salladım.

"Oldu."

"Bir daha benim hakkımda bir şey duyarsan, çocuk gibi engellemek yerine gel ve bana sor. Anlaşıldı mı?"

Yavaşça yutkundum.
"Anlaşıldı."

Hâlâ üstten bakışları gözlerimdeydi ve sanki bakışlarıyla beni buraya sabitlemiş gibiydi.

"Parkın oraya git, beni bekle. Seni okula bırakacağım." diyip önümden çekildi. Bunu hiç de itiraz kabul ediyormuş gibi söylememişti.

Biraz da Tuana'nın aptallığı sonucunda yaptığım bu hataya karşılık mahçup bir ifadeyle, "Peki." diyip yavaşça kapıya doğru ilerledim. Adama ağzıma geleni söyledim, alacağın olsun Tuana! Senin ipinle kuyuya inende kabahât!

Anahtarı çevirirken kendisi izin vermesine rağmen hâlâ tedirgindim. Omzumun üzerinden arkaya baktım. Paltosunu giyiyordu. Bir anlık bana baktı ama dargın dargın baktı. Önüme dönüp kapıyı açtım ve çıktım.

Yolun karşı tarafına geçip parkın oraya gittim. Parkın önündeki 66 no'lu otobüsün durağında beklemeye başladım. Ama nasıl bir beklemek... Üzerimde yüz yılın gerginliği vardı. Bana öyle sinirle veya dargın şekilde bakması çok zoruma gitti. Hele dediğim sözler... Elimde olsa geri yutarım ama artık mümkün değil, söyledim bir kere.

İki dakika kadar sonra arabasıyla durağa yanaştı, etrafa kısaca baktıktan sonra geçip arka koltuğa oturdum ve o da arabayı çalıştırdı. Biraz gittikten sonra durdu ve, "Öne geç," derken aynadan bana baktı. Hiçbir şey söylemeden inip ön koltuğa oturdum ve ona hiç bakamadan kemerimi bağladım.

Bir süre gittikten sonra, "Özür dilerim," dedim. Sesim öyle cılız çıktı ki, duyduğuna emin olamadım.

"Özür dilemeni filan istemiyorum," dedi, yine de ona bakamadım. "Nasıl böyle bir fikre kapıldığını merak ediyorum. Evli ve çocuklu bir adam gibi mi görünüyorum?"

"Hayır... Sadece... Arkadaşım öyle söyledi. Sizin apartmanda oturan hemşire Cemile ablanın kızı Tuana benim arkadaşım, dün sana baktığımı gördü ve 'Gökhan abi evli, çocuğu var' dedi. Ben de senden böyle bir şey beklemiyordum, öyle söyleyince ne diyeceğimi bilemedim. Seni tanımıyorum Gökhan! Biz birbirimizi tanımıyoruz ve tanışmadığımız sürece de böyle yanlış anlaşılmalar devam edecek."

"Seni ailemle tanıştıracağım," diyince ona yandan şaşkın bir bakış attım. "Sadece reşit olmanı bekliyorum. Üniversiteyi kazanmanı, dilediğin bir bölümü seçmeni ve okumanı istiyorum. Dünya hâli, bana ne olacağı belli olmaz. Kendi ayaklarının üzerinde duracaksın. Kimseye ihtiyacın olmadan yaşadığını görünce içim rahat olacak, gözüm arkada kalmayacak."

666  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin