***
Bir gece düşün, hem en rahatsız, hem de en rahat hissettiğin gece. Uyuduğun, kâbus görmediğin ama cehennem gibi hissettiren bir gece.
Kirpiklerimi yavaşça araladığımda, hemen yanımda bir sıcaklık vardı. Elim, onun çıplak göğsünün üzerindeydi. Çarşaf belimizin altındaydı. Çırılçıplak yatıyorduk onunla. Uyuyordu. Sırtüstü yatmış, yüzünü diğer tarafa çevirmişti ancak kolu benim altımda kalmıştı. Başım, hemen omzunun üzerinde idi ve boynum tutulmuştu. Elimi yavaşça göğsünden kaldırdım. Dün gece olanlar beynimde birer birer canlandı.
Onu rahatsız etmemeye çalışarak yataktan kalkıp, çarşafı onun üzerine kadar çektim. Yerde ve yatağın kenarında duran kıyafetlerimi toplayıp giyindikten sonra dönüp ona baktım. Vücudumda şimdi sadece zevk veren sızılar vardı. Onun bende bıraktığı, pişmanlık duymadığım izler ve sızılar.
Parmak uçlarında dolaptan uzun kollu krem rengi bir tişört ve gri eşofman altı ile iç çamaşırlarımı alıp, banyoya geçip kapıyı kapattım. Kıyafetlerimi bıraktıktan sonra kendimi sıcak bir duşun altına attım. Kasıklarıma ince sızılar saplanıyordu, sıcak su tenime değdikçe boynumu ve göğüs uçlarımı sızlatıyordu. Gözlerimi kapatınca o anlar zihnimde birer birer canlandı. Hızlanan kalp atışlarım ve beraberinde gelen heyecan ile alt dudağımı ısırdım. Neler yapmıştık öyle?
Bir ânda oldu, bir gün bizi bizim bile durduramayacağımızı biliyordum.
Banyodan çıkıp kıyafetlerimi giydim. Saçlarım temiz oldugu için yıkamamayı tercih ettim, çünkü üşüyordum. Saçlarımı tepede ev topuzu yapıp, dişlerimi de fırçaladıktan sonra yüzüme bir sabah, bir gece sürdüğüm nemlendiriciyi sürdüm. Bilmiyorum, belki de anksiyete ile böyle başa çıkıyorum. Biraz olsun rahatlatıyor.
Banyonun kapısını yavaşça aralayıp içeriye, yatakta yatmaya devam eden Gökhan'a baktım. Evet, o benim için hâlâ Gökhan. Hele dün gece, bana dokunan kişi Gökhan idi. Bunu hissettim. Dibine kadar hissettim hem de.
Nedense şuan onun yüzüne bakmak istemiyordum, uyandırmamaya çalışarak parmak uçlarında odadan çıkıp salona geçtim. Giray koltukta uyumaya devam ediyordu. Sanırım çok erken kalkmıştım. Duvardaki saate baktım, saat daha altıymış.
Acaba sesleri duydular mı?
Tuana zaten gördü, büyük rezillik! Yüzlerine nasıl bakacağım bilmiyorum...
Davlumbazın ışığıyla suyu koyup, bir sandalyeye yerleştim ve alacakaranlık olan salona doğru baktım. Bakışlarım burada olsa da, zihnim bambaşka yerdeydi. Hani, sana kötülük yapana bir şey olunca "oh" dersin ve sonra o kişiyle yaşadığın sadece güzel ânılar aklına gelir ve pişman olursun ya, bu kendimize verdiğimiz bir cezadır. Beynimizin bize biçtiği cezâ. O kadar nefret ederken, nasıl bu kadar içim yanabiliyor? Yıllarca babam, annem ve abim dediğim kişilerin, önce bir yabancı olduğunu öğrendim; ki hâlâ benim için yaptıklarını eş geçemem. Bana emek vermediler mi? Verdiler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...