Tenefüs bitti ve öğretmen sınıfa girince hemen telefonu kapatıp sıranın altına koydum. Diğer herkes yavaş yavaş sınıfa dolarken gözlerim Tuana'yı arıyordu. Nihayet o da sınıfa girdi fakat suratı beş karış halde. Yüzü göz kızarmış, ağladığı belli oluyordu. Yanıma oturunca hemen endişeyle ona doğru dönüp, "N'oldu?" diye sordum. "Ağladın mı sen?"
Burnunu çekip kirpiklerini sıkça kırpıştırarak kendini toparlamaya çalıştı. "Evet."
"Neden? N'oldu? Anlatsana kızım."
Hoca elini masaya vurarak bağırdı.
"Sessizlik!"Hoca gözlerini üzerimizden çektiği an Tuana'nın kulağına fısıldadım. "Toparla kendini, çıkışta konuşuruz."
Son dersi de bir şekilde atlattıktan sonra okuldan çıkıp eve doğru yürümeye başladık. Ali'yi gördüm. Önümüzden öylece geçip otobüs durağına doğru gitti. Tuana ona kaçamak bakışlar attı, kirpikleri hâlâ ıslaktı ve durmadan burnunu çekip duruyordu. Onu böyle görmek gerçekten sinirlerimi bozuyordu. Saf, iyi bir kızdı ve böyle insanların daha çabuk kandırılıp sonradan üzülmesine dayanamıyordum.
Onu çekiştirerek parka götürdüm. Yavaş yürüyordu, bense sabırsızdım. Parktaki banka oturduk. Akşam olmuştu, hava kararmıştı ancak beraberdik. Yüzüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına ittim, "Şimdi anlat bakalım, biliyorum herkese anlatamıyor insan ama ben dinlerim seni. Anlamaya çalışırım."
Ellerinin tersiyle yanaklarını silip burnunu çekerek bana doğru döndü. Kahverengi gözlerinin etrafı kızarmıştı, burnu, yanakları ve dudakları da. Titreyen dudakları aralandı. "Ondan uzun zamandır hoşlanıyordum ama böyle biri olduğunu bilsem hoşlanmazdım." Dedi.
Kaşlarım çatıldı.
"O ne demek şimdi?""Senin dediğini yaptım işte, anlar dedin anlamadı. Ne demek buluşamayacağız, diyor. Sanki ben keyfimden buluşmak istemiyorum. Numaranı ver o zaman diyor, lise bitene kadar telefonum olmayacak diyorum, ne demek telefonun yok, koca kızsın nasıl olmaz diyor. Ne diyeyim şimdi ben bu çocuğa Esra?"
"Sabretmiyor, sevmiyor, yeterince istemiyor demek ki. Oysaki uzaktan görmek, o heyecan bile yetiyordu bana. Koridorda onu görünce bile saklanacak yer arıyordum. Okula çok daha hevesle geliyordum. Saçımı bile o bir kere bakacak diye yapıyordum... Ha, bakıyor muydu? Bakmıyordu. Olmuyorsa olmasın, istemiyorum." dedi ve bana sıkıca sarılıp, hıçkırarak ağlamaya devam etti.
Ve bir kişi daha ilk aşkından vazgeçip, doğru kararı vererek olgunluğa ulaştı. Üzeni değil seveni istiyoruz. Kötü çocukları değil, iyi davranan, sabreden ve sadık erkek istiyoruz.
Benim de gözlerim doldu çünkü ondan daha sulugözüm, sadece bunu saklamayı başaran biriyim. Ona sıkıca sarılıp sırtını okşayarak kankalık vazifemi yerine getirdim. Zaten elimden teselliden başka bir şey gelmiyordu.
"Geç oldu, hadi eve gidelim. Yeter bu kadar zırladığımız." Diyerek ayağa kalktım. "Bizimkilerin de kıskançlık konusunda sizinkilerden pek bir farklı yok."
"Ben bizimkilere değil, ilk zorlukta beni bırakıp giden kişiye kırgınım. Her neyse, bunu daha başında öğrenmem iyi oldu. Hadi gidelim." diyip önüme düştüğünde, arkasından üç parmağımı öperek arkasından salladım. Bal gibi, bal gibi.
Canım arkadaşımın sandığımdan daha zeki olduğunu öğrendikten hemen sonra parktan çıkıp evin yolunu tuttuk.
Belki evde rahat konuşamayız diye ona yazmak istedim.
Ben: N'apıyorsun?
Çok geçmeden çevrimiçi oldu.
Patron: Çalışıyorum, sen çıktın mı dersten?
Ben: Evet şuan eve dönüyorum.
Patron: İstersen gelip alayım seni.
Ben: Hayır, yolu yarıladım zaten.
Bilerek yakında olduğumu söylemedim, belki ona gizliden bakabilirim diye.
Patron: Yalnız mısın? Kendine dikkat et.
Ben: Yok, arkadaşım yanımda.
Patron: Arkadaşım derken?
Ben: Kız (*_*)
Patron: Zaten erkek olma ihtimali yok.
Ben: Bir foto at da gözüm gönlüm açılsın.
Patron: Şuan işteyim ama eve gidince başka foto da atarım ;)
Ne güzel bir kucak.
Ben: Bekleyeceğim, oyunbozanlık yapma sakın.
Mahalleye girdiğimizde gözlerim hemen onu aradı. Yolun karşı tarafındaki oto yıkamacıya baktım. Yan taraftaki cam duvarlı odada gördüm onu. Masaya oturmuş, önündeki deftere bir şeyler yazıyor, hesap kitap yapıyordu.
İstemsizce durdum ve Tuana da oraya baktığımı farketti. "N'oldu? Oraya niye bakıyorsun?" diyerek yanıma yaklaştı ama ben gözlerimi Gökhan'ın üzerinden çekemedim. Tüm ciddiyetiyle bir şeylerle uğraşırken onu izlemek çok hoşuma gitti. Gerçekten Patron.
"Oha Esra!" dedi Tuana, "Sen Gökhan abiye mi bakıyorsun?"
Bir anda yüzüm düştü ve ona garipser bir bakış attım. "Sen Gökhan'ı tanıyor musun?"
"Tanıyorum tabii, aynı mahalledeyiz ya! Sen bu adamdan hoşlanıyor musun?"
"Evet de ne var bunda bu kadar şaşıracak?"
"Deli misin kızım?! Kaç yaşında adam, ayrıca evli, bir de kızı var!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...