Hemen telefonuma sarıldım ve ona mesaj attım.
Ben: Kapıdaki sen misin?
Ben: Sana diyorum. Kapıdaki kişi sen misin? Geriliyorum bak, saçmasapan şeyler yapma!
Görüldü.
Yazıyor...
Patron: Hayır, ben işteyim.
Patron: Kapıda tanımadığın biri mi var?
Dışarıdaki kişinin elinde telefon var mı diye baktım. Patron bana durmadan mesaj atarken, dışarıdaki kişinin elinde telefon bile yoktu.
Patron: Sakın kapıyı açma, geliyorum.
Patron: Esra, kapıyı açma.
Ben: Açmıyorum zaten ama kapıyı yumrukluyor. Evde tekim, korkuyorum.
Görüldü.
Delikten bakmaya devam ederken, "Kim o?" diye sordum. Kapıdaki kişi başını kaldırıp bir süre öylece kapı deliğine baktıktan sonra, "Murat evde mi?" diye sordu. Herhalde arkadaşıydı.
"Hayır, evde değil. Gelince kim sordu diyeyim?" Fakat soruma cevap vermedi ve dönüp gitti. O böyle yapınca daha da gerildim. Belki de arkadaşıdır diye düşünmüştüm ama arkadaşlarını tanıyordum, bu kişiyi onun yanında hiç görmemiştim.
Ben: Gitti.
Yazdım ama hemen ardından pişman oldum. Okudu bile. Silmeme fırsat kalmadı.
Ben: Neredesin?
Patron: Şapkalı çocuk mu? Şuan apartmandan çıktı.
Ben: Evet o.
Ben: Bir dakika. Şuan apartmanın önünde misin?
Cevap beklemeden hemen kendi odama koştum ve pencereden dışarıya sarkıp aşağıya baktım. O çocuğun mahalleden hızlıca yürüyerek uzaklaştığını gördüm fakat şuan herkes aşağıdaydı. Pazar olduğu için çoğu kişi mahallede çekirdke çitleyerek sohbet ediyor, mahallenin babaları çaycının ve dükkanların önünde tavla atıyor, küçük çocuklar sokağın ortasında seksek oynuyor, ip atlıyordu. Gözlerim onu aradı ancak bilindik kişiler haricinde birini göremedim. Sadece Fuat vardı ve çaycının önünde tavla atan babasıyla konuşuyordu.
Hemen ona bir mesaj attım ve bakacak mı diye bekledim. Çünkü yakınlarda başka kimse yoktu ve Fuat'ın karşı apartmanda oturduğunu biliyordum.
Ben: İyiyim, gittin mi?
Az sonra Fuat telefonunu açıp ekrana bakınca, ağzım beş karış açık kaldı. Mesaja baktı ama telefonu geri cebine koydu. Hemen telefonumun ekranına baktım. Görüldü ama yazmadı.
"Kaçabilirsin ama saklanamazsın, buldum seni Patron."
Ben: Bugün pazar değil mi? Neden çalışıyorsun?
Hemen aşağıya baktım. Fuat babasının yanından ayrılmış dükkana doğru gidiyordu ve yine telefonunu eline alıp bakkala girdi. Az sonra ondan bir mesaj geldi.
Patron: Çünkü işimin pazarı, pazartesisi yok. Her gün çalışıyorum.
Gülümsedim. Daha doğrusu sırıttım.
Ben: Hmm demek öyle.
Ben: Ne zaman buluşalım?
Patron: Bana küssün sanıyordum.
Ben: Yok, yani bir şans vermek istiyorum.
Patron: Buna sevindim.
Ben: Pek de sevinmişe benzemiyorsun.
Patron: Napiyim amına koyim takla mı atayım?
Patron: Sevindim lan sevindim.
Ben: Yemin et.
Patron: Yalancıyı yan yatırıp düz siksinler.
Ben: Lan sjshdjdjs
Ben: Hayır hayal etmemeliyim.
Ben: Edemiyorum zaten, hiç görmedim ki seni.
Gördüm ehe.
Patron: İstersen işi devredeyim, aynı mekânda buluşalım. Saat daha erken, akşam eve getiririm.
Ben: Bizimkiler yok ama abim gelecek birazdan. İzin almam lazım ama darlar şimdi nereye gidiyorsun diye.
Patron: Yaşın tutsa çiçeğimi çikolatamı alıp geleyim diyeceğim de o da olmuyor.
Patron: Şimdilik idare edelim.
Ben: Ya hayır jshsjshs
Ben: Yaşım tutsa ne olacak evlenmek istemiyorum ki :)
Patron: Hmmm
Patron: Göreceğiz yavrum.
Midem kasılıyor, bulantım var, başım dönüyor, gözüm kararıyor, götüm kalkıyor filan.
Ben: Yani benimle evlenmek istiyorsun?
Patron: Sen ne kadar zeki bi çocuksun ya.
Ben: Aman efendim istirtam ederim.
Patron: İstirhamdır o.
Ben: Ostorhomdor o.
Görüldü.
Kapının kilit sesini duyduğumda nedense yine gerildim. Odamdan çıkıp Murat'ı kapıda karşılayınca, bana garip bir bakış attı.
"Oo kapıda mı karşılanıyorum? Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum."
"Bilmemen çok doğal, öyle devam et." diyip arkamı döndüm ve odama girdim. Dün yaptığı şeyden sonra ona tripliydim.
İttiğim kapıyı ayağıyla geri açınca durup ona ters bir bakış attım. "Kız gibi trip atma," gözlerimi devirdim, "ben annemlerin yanına gidiyorum, biz gelene kadar evden çıkmıyorsun, anlaşıldı mı? Kimseye de kapıyı açmıyorsun!" diyip parmak salladı.
Aklıma o çocuk geldi ama şimdi bunu ona söylersem, beni yalnız bırakıp da gitmeyebilirdi. "Tamam, zaten başım çatlıyor uyuyacağım. Anahtarını almayı unutma." diyip kendimi yatağa attım. Nasıl sallıyorum ama.
O odadan çıktıktan sonra uygulamaya girdim ama mesajlarımız yine yoktu. Hani istemese ona mesaj da atamam. Ben isteyince olmuyor ama beyefendinin keyfi böyle istiyor diye konuşuyoruz ha.
Biraz sonra Murat'ın sesini duydum. "Ben çıkıyorum, gel de içerideki kilidi tak." İçeride iki kilit daha vardı ki, kapı zorlansa bile çok zor açılırdı. Murat da sanki dağ başında yaşıyormuşuz gibi davranıyordu, sanki her gün okula gidip gelen ben değilim.
Oflayarak yataktan kalkıp kapıya gittim ve Murat çıktıktan sonra kapının kilitlerini taktım. Sırtımı yaslayıp derin bir nefes aldım ve sonra zıplayarak kendi odama geçip, telefonuma sarıldım. Rehberime baktığımda onun adının, numarasının olmadığını gördüm.
"Haydaa, ben nasıl yazacağım şimdi sana? Hey! Patron Bey, orda mısınız acaba?"
Evet, telefonla konuşuyorum ama karşıda biri var mı bilmiyorum!
1 Yeni mesaj:
Patron: Demek abin gitti ve evde yalnızsın.
Patron: Şuan seni evde ziyaret edesim geldi.
Sırıtarak elimle yüzümü kapadım ve bir mesaj daha gelince, parmaklarımın arasından o mesajı da okudum.
Patron: Çık gel hadi, seni bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...