***
Yeni bir hayata başlamak sandığım kadar kolay değilmiş. Hele ki, arkanda birilerini bırakıyorsan...
Giray, ben ve Tuana, uçaktan inip, taksi ile Gökhan'ın bizim için önceden hazırlattığı eve geldik. Ev, benim gideceğim orta doğu teknik üniversitesi ile, Tuana'nın gideceği Ankara üniversitesinin tam ortasında kalan bir bölgede yerleşen bir binada imiş. Giray bavullarımızı indirir ken, Tuana ona yardım ediyordu. Ben ise onların yanına gitmeyip, sessizce ettikleri sohbeti bölmemek adına binanın önünde durup etrafa bakındım.
Ankara'nın kasvetli bir havaya sahip olduğunu duymuştum hep ve şimdi görüyorum ki, bu doğruymuş. Ailemden ayrılıp burada ayrı eve - üstelik en yakın arkadaşım olan Tuana ile birlikte - çıktığım için ve onlardan, bana olan zorbaca davranışlarından uzakta olacağım için mutlu olmam geremiyor muydu?
O gece Gökhan'ın gözlerindeki, sesindeki yorgunluğu soludum ve her zamankinden çok daha garip geldi gözüme. O her zaman takım elbise giyen, insan içinde gülmek nedir bilmeyen, deli gibi araba kullanan ve her daim gizemini korumayı başaran adam değildi sanki, bir ân, dizlerime başını koyan, başka bir erkekmiş gibi hissettim. Sabah yeniden eski haline döneceğini bile bile - nitekim döndü de - yine de birkaç dakikalik mutluluk yaşadım.
Onu affedemiyor ama sevmeye devam ediyordum. İhanet de etmedim. Hatta o, altı aylığına beni bırakıp gittiğinde bile... Ben onu, içimdeki sevginin hatırına affetmiştim. Ama sonra, Murat'ın söyledikleri karşısında susması, ben öyle bir şey yapmadım, dememesi beni yıktı. Nasıl korkmayabilirim ki?
Her şeyin mantıklı bir açıklaması olmasına çok ama çok ihtiyacım var ve Gökhan sadece susuyor.
''Kız Esra!' diye bağıran Tuana, bir kez daha kulaklarımı o müthiş sesi ile çınlatmayı başarıyor. ''Daldın yine!'' Tam önümde durmuş, daha yeni farketttim. Etrafa bakındım, Giray bavulları içeri taşımış, taksinin yerinde yeller esiyor ve ben heykel gibi dikilip kalmışım. Tuana elini omzuma oydu. ''Merak etme, vallahi gelecek gocan, billahi gelecek. Hadi içeriye gecelim, hadi.''
Yüzüme doğru sıkıntıyla soludum.
''Biliyor musun, bazen aynı annen gibi oluyorsun.'' diyip apartmana girdim.Asansörün önüne geldiğimde, Tuana arkamdan bağırıyordu.
''O ne demek şimdi?''''Annen de meraklı, ondan dedim.''
''Haa, tamam. Doğru meraklıyız ama birazcık yani, abartma sen de.''
Asansörün düğmesine bastım basmasına ama kaçıncı kat olduğunu bilmiyordum ki. Beş katlı, nezih bir semtte idi apartman. Üstelik çok sessizdi.
''E biz hangi kata çıkacağız? Giray söylemedi mi?''
Giray diyince bile Tuana'mın yanakları al al oldu. ''Sordum beyefendiye, o da dedi ki, Tuana hanimefendiciğim, beşinci katta sizi bekliyorum... Ama sizi derken, saygıdan mı söyledi, yoksa ikimizi de mi kastetti, işte onu bilmiyorum...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...