Oy verip yorum yapan elleriniz parayla, kalbiniz neşeyle dolsun, desteğiniz için çoooooook teşekkürler💞
¤¤¤
Aklıma kötü kötü fikirler geliyordu. Bir yanım ondan dünün intikamını almak istiyordu ancak diğer yandan onu deli gibi merak ettiğim için intikam mevzusu pek hoşuma gitmedi. Bu ondan çok bana ceza olurdu zaten. Çünkü o beni yine görecek, tanıyor ama ben tanımıyorum ve göremeyeceğim. Bu yüzden bu fikri doğrudan rafa kaldırdım.
Bu defa alıp da giyecek bir yerim olmadığı için hiç giymediğim elbiseme gitti elim. Ufak bir kararsızlık yaşadıktan sonra onu üzerime giyip dolabın üzerindeki aynada kendime baktım. Uzun kollu, ince kumaşlı, belden aşağıya doğru pileli açılıp diz kapaklarımın üzerinde biten, krem rengi üzerine pembe büyük gül detayları olan bir elbiseydi. Yine kırmızı rujumu sürüp sildim ve şeffaf parlatıcımı sürüp, hafif bir rimel sürdükten sonra saçlarımı düz bıraktım.
Siyah botlarımı, siyah zincirli çantamı ve sonda siyah deri ceketimi aldıktan sonra odadan çıktım. Kapıdan çıkıp asansöre doğru yürürken ona haber vermek için bir mesaj yolladım.
Ben: Evden çıktım, yine durağa mı gideyim? Mekânı biliyorum, taksiyle gelebilirim.
Hemen çevrimiçi oldu, en sevdiğim.
Patron: Yok, araba yolluyorum şimdi. Sen durağa gel yeter.
Ben: Tamam.
Ben: Yine aynı mekân, değil mi?
Patron: Bu defa vaktin var diye düşündüm, bu yüzden biraz uzak bir yer ayarladım. Senin de görmeni istediğim bir yer.
Ben: Merak ettim şimdi.
Asansör açıldı ve sırıtarak içeriye girip düğmeye bastım.
Patron: Umarım seversin, ben vakit buldukça buraya gelmeye çalışırım.
Ben: Nasıl bir yer? Restoran filan mı?
Patron: Evet.
Ben: Tamam, ben şimdi apartmandan çıkıyorum.
Patron: Kendine dikkat et.
Asansörün kapısı açıldı. Hızlı, sabırsız adımlarla apartmandan çıkıp durağın oraya kadar yürüdüm. Tabii bakkala bakmayı da unutmadım. Fuat Bey yoktu, yerini babası Refik amcaya bırakmıştı. Başımı gülerek iki yana salladım ve önüme döndüm.
Durağın oraya gelip oturdum ve beklemeye başladım. Az sonra siyah bir araç yaklaştı. Önde genç bir adam oturuyordu ama tanıdık biri değildi. Arka camlar ise siyah filmle kaplıydı. Önce biraz tereddüt yaşadım. Adam kornaya bastı. Buraya bakıyordu. O muydu yani?
Hemen telefonumdan ona bir mesaj attım.
Ben: Bu siyah Mercedes'i sen mi gönderdin?
Patron: Evet, bin gel.
Ayağa kalkıp hızlıca arabaya yaklaştım ve arka kapıyı açıp yerleştim. Ben oturur oturmaz adam arabayı tekrar çalıştırdı. Onu beklettiğim ve korktiğum için kendimi biraz kötü hissettim. Utandım. Bu yüzden başımı devekuşu gibi telefona gömdüm.
Ben: Bindim, geliyorum.
Patron: Gel yavrum.
Yavrun muyum gerçekten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...