***
Dudakları dudaklarıma yoğun bir baskı uygularken, onu ne kadar fazla istediğimi en derinlerimde hissediyordum ancak aramızdaki hiçbir temas kırıntısının böyle hafif olmasını istemiyordum. Benim ona olan her dokunuşumda, içimde aşk ve sevgi vardı. Ben ona kıyamazdım. Peki ya o?
Dudaklarıma kondurduğu öpücükler karşılıksız kaldı. Ellerimi göğsüme koyarak onu tüm gücümle ittim. Bir adım gerilediğinde ise, tokadımı hızla yanağına savurdum. Yüzü hafif yan döndü ve nefes nefese hâlde öylece bekledi.
"Kendine gel!" diye bağırdım, sesim yankılanarak etrafa yayıldı. "Bu kadar pislik misin? Bana bunu da mı yapacaksın?!"
Başını önüne eğip öylece bekledi. Benim bildiğim Gökhan bu değildi, olmamalıydı da. Benim bildiğim Gökhan, istemediğimi söyleyince dururdu hatta kırılıp uzaklaşırdı. Bugüne kadar tanıdığım o kişiden sonra şimdi karşımda duran adam kimdi?
"Beni korkutuyorsun, farkında mısın? Şimdi senden de kaçmaya çalışıyorum! Ne demek bu gece karım olacaksın? Ne yani bana te-"
"Özür dilerim," diyip bir anda beni kendine çekerek sarıldığında, cümlem yarıda kaldı, sarf edeceğim nice kelimeler boğazıma dizildi ve kendime kalkan yapmaya çalıştığım cılız ellerim havada asılı kaldı. Belimi saran kolları ve omzuma koyduğu çenesiyle, o kısık sesiyle dilediği özürler içimde bir yerlere dokundu.
"Sen benim bebeğimsin, benden korkup kaçman canımı yakıyor."
Gözlerimi kapatıp, havada kalan ellerimi yumruk yaptım. Onu delicesine severken ve isterken karşı koymak çok zordu.
"Yine kandırmaya çalışıyorsun," diye fısıldadım, "Esra saf sonuçta, kanar sana. Öyle değil mi?"
Parmakları saç uçlarımda gezindi. Beni içine sokmak ister gibi biraz daha kendine bastırdı. "İster inan, ister inanma. Ben sevdiklerime zarar vermiyorum."
"İnsan sevdiğine zaten zarar vermez ama asıl sorun, sevmediği birine zarar veriyorsa, o kişi kötüdür Gökhan."
Geri çekilip gözlerime baktı. Elleri hâlâ belimdeydi, beni bırakmak istemiyor gibi, ya da bana tutunuyor gibiydi. "Neden beni dinlemeden yargılıyorsun? Artık sabrımın taştığını görmüyor musun?"
"Bende sabır filan kalmadı, kim olursa olsun, ne yapmış olursa olsun, gözlerimin önünde birini bıçakladın!"
Bir anda yüzüme doğru kükredi.
"Çünkü benim sevdiğim kadını taciz etti! Bayılmasa daha fazlasını yapacaktı! Kendini benim yerime koy, sen hiçbir şey yapmadan durabiliyor musun?"Kollarını belimden iterek açtım.
"Bunu o gün yapmış olsan, sana bir nebze hak verebilirdim ama seni affetmemek için geçerli iki nedenim var... Birincisi, o gün onu öldürmemenin nedeni, senin adamın olması ve zaten seni satmayacaktı, öyle değil mi?.. İkincisi, ve en önemlisi ise, onu bağımlı yapan zaten sensin! Ben de neden ara sıra krize girip bana saldırıyor diyordum, Murat eskiden böyle değildi. Bana attığı tüm dayakların sebebi de sensin.""Sikeyim," diyip bana öfke dolu gözlerle baktı, "ülkedeki iç savaşı da ben başlattım, tüm cinayetleri de ben yaptım. Zaten ben satmasam tüm dünya refâh içinde yaşayacak, öyle değil mi?"
"Keşke," dedim gözlerinin içine bakarak, "keşke seni hiç sevmeseydim."
Yüzünde belli bariz bir değişim oldu. Gözlerime uzun uzun baktı ancak kaçırmadan hemen evvel, göz bebeklerinin içerisinde bir şeylerin kırıldığını gördüm.
Arkasını döndü ve adımlamaya başladı. Resmen beni burada bırakıp gidiyordu.
"Gökhan, nereye gidiyorsun?" dedim arkasından. Cevap vermedi, dönüp bakmadı.
Birden bire bir ulama sesi duydum ve minik bir çığlık savurarak onun peşinden koştum. "Gökhan! Beni burada bırakma! Beni de bekle!"
Uzun bacaklarıyla öyle hızlı adımlıyordu ki, ona eşlik etmem için koşmam gerekiyordu. Nihayet yanına ulaştım ve durup bana yan bir bakış attı. Bombastik side eye.
"Kaçmak istiyordun hani, kaçsana?" demesin mi? Dedi.
"Şimdi gece ya, sabah kaçarım. Benim canım tatlı." diyip gittiği yöne doğru döndüm ve adımlamaya başladım.
Arkamdan bir şeyler söylediğini duydum ama ne dediğini anlayamadım. "Bir şey mi dedin?"
"Hayır."
Küsmüş.
Dayanabilirsen dayan Esra.
"İyi," diyip adımlarımı hızlandırdım. Bayağı bir mesafe de koşmuştum, şimdi aynı yolu ayaklarım acıyayarak geri dönmek zorundaydım. "Kurda kuşa yem olacağıma, bu hödüğe yem olurum daha iyi."
"Bir şey mi dedin?"
"Hayır."
"İyi."
Ayağımın altında bir sızı hissettiğimde durup elimi ağaca yasladım ve ayağımı kaldırıp, diz kapağıma yaslayarak parmaklarımı ayağımın altında gezdirdim. Diken batmıştı. "Kahretsin," diye fısıldayarak dikeni çıkarıp fırlattım.
Gökhan yanıma yaklaşıp, "N'oldu?" diye sordu.
"Yok bir şey," diye sızlanarak elimi ayağımın altına bastırdım, "iyiyim."
Bir süre öylece bana baktı ve bir anda sert bir soluk verip bana yaklaştı. Dizlerimin altından geçirdiği ve belime doladığı kollarıyla beni kucağına aldığında, ona dokunmadım bile. Beni düşürmeyeceğini adım gibi biliyordum.
"Bu geceyi evde geçirelim, yarın bir hâl çaresine bakarız. Umarım buna da bir itirazın yoktur."
"Beni evime geri gönderecek misin?"
"Orada mutlu musun?"
"Evet," diye yalan söyledim.
Ormanın ortasında durdu ve bakışlarını gözlerime dikerken, yüzüme eğilip katı bir ses ve ifadeyle söyledi:
"Senin için her şeyi yaparım Esra, ama sen istiyorsun diye, seni zarar göreceğin bir yere götüremem. Özür dilerim ama bundan sonra sadece benimle kalacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...