30

136K 8.3K 2K
                                    

Dedim ki geceden sabaha bin kişi ⭐ vermiş, bölüm atmazsam ayıp olur. İyi demişim dimi?

 İyi demişim dimi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

¤¤¤

49 dakika.

Bu evde geçireceğimiz süre 49 dakikaydı ve anladığım kadarıyla bu süre dolu dolu geçecekti.

Korkmuyordum ama heyecandan korkuyor gibi görünüyor, öyle tepkiler veriyordum. Mesela vücudumdaki titreme korkudan değildi...

İki adımda aramızdaki mesafeyi yok etti ve belimden kavrayarak döndürüp sırtımı duvara yasladı. O gün evde olduğu gibi ellerimi yukarıya kaldırıp tek eliyle başımın üzerinde sabitledi. Diğer elini çeneme götürdü ve çenemi yukarıya kaldırdı.

"Söyle, korkuyor musun?" diye sordu gözlerime bakarak.

Titriyordum ama buna rağmen başımı iki yana salladım. "Korkmuyorum, öp beni."

Sanki benden bir komut bekliyormuş gibi delirmişcesine dudaklarıma yapıştı. Eli belime, ordan da kalçalarıma süzüldü ve eteğimin üzerinden kalçamı avuçlayıp sıktı. Dillerimiz ve dudaklarımız birbirine dokunurken, boğazından derin bir inleme duydum. Yukarıdaki eli de aşağıya indi ve iki eliyle kalçamı avuçlayıp sıktı.

Boğuk iniltilerimiz birbirine karışırken, kalçalarımdan yukarıya kaldırarak bacaklarımı beline dolamamı istedi. Sırtım duvardan ayrıldığında, hemen kollarımı boynuna doladım. Beni o tutmuyordu, ben ona asılı kalmıştım ve o, dudaklarımı öperken, kalçalarımı okşuyordu.

Adımlamaya başladığında nereye gittiğimizi merak ettim ve içim dışıma çıkmış gibi hissettim. Bir anlık nefes alamadım. O boşluk, sırtım yatağa serilmeden önceki boşluktu.

Bacaklarım hâlâ belindeydi. Dudaklarımızı ayırıp hafifçe geriye çekildi ve gözlerime baktı. İkimiz de nefes nefeseydik ve bedenlerimiz arasında sadece giysilerimiz vardı.

Parmakları gömleğimin düğmesine gittiğinde, soluklarım daha da hızlandı. Parmaklarına ve tekrar gözlerine baktım. Henüz iki düğme açmışken elini tuttum. "Korkma," dedi ve elini elime kenetleyip, yatağa bastırdı. "Benden korkma."

Fısıltıları yüksek libido içeren bir şarkı gibiydi ve duydukça tansiyon daha da yükseliyordu. Dudakları dudaklarımı hırpalayarak boynuma doğru yol aldı ve orada uzunca dolandı. Dilinin bıraktığı ıslak izleri hissediyordum, dokunduğu her bir karış cayır cayır yanıyordu. 

Ustaca dil hareketleri zevkten gözlerimin kararmasına, kapanmasına neden oldu. Adını inlemeden edemedim. Kesik kesik soluyarak, "Gökhan..." diye fısıldadım.

Dilini boynumda gezdirerek yukarıya çıktı ve dudaklarıma sımsıkı bir öpücük kondurduktan sonra geri çekilip gözlerime baktı. "Efendim Esra'm?"

Onu yarım yamalak görüyordum, çünkü zevkten ve tutkudan başım dönüyordu. Elimi ensesine götürüp saçlarının içine geçirdim. Yumuşacık saçları parmaklarımın arasında kaydı. Başını hafif yana eğdi ve yeniden dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Dudaklarım onun için aralandı ve hemen alt dudağımı emerek içine çekti.

İki elini belimin altına geçirince, ben daha ne olduğunu anlamadan yatakta döndü ve ben de onunla beraber döndüm. Doğrulup oturduğumda kucağında oturuyordum ve altımdaki şişkinliği hissediyordum. İkisinin arasında sadece kumaş parçaları vardı. Bu düşünce ve bu his beni tamamile altüst etti.

Gökhan ellerini diz kapaklarımın üzerine koyup yavaşça okşayarak yukarıya doğru çıkarken, parmaklarım gömleğinin düğmelerine gitti. Üçüncü, dördüncü ve beşinci düğmeleri hızla açıp, gömleği iki yana doğru çekerek açtım. Boynuna uzanan o kuyruk dövmesinin tamamının nasıl olduğunu çok merak ediyordum.

Sıkı göğsü ve karın kaslarına bakarken, bakışlarım göğsünün sağ tarafına kaydı. Evet, orada korkunç bir kobra dövmesi vardı ve kuyruğu boynuna doğru uzanıyordu.

"Ânlamı ne?" diye sordum.

"Seviyorum," dedi, "başka bir ânlamı yok."

"Ama ben çok korkuyorum," dedim. Dokunamıyordum, hatta bakmak bile kötü yapıyordu. Çünkü dövme çok gerçekçiydi.

Gökhan elimi aldı ve avucumu göğsüne, o dövmenin üzerine bastırdı. "Korkmana gerek yok, burada uyumanı istiyorum." diyerek elini göğsünün sol tarafına koydu. "Burası senin, ben seninim."

Bu cümlesi yüzümde tebessüm yarattı. Elimi sol göğsünün üzerine koydum ve kalp atışını hissettim. Tıpkı benimki gibi normalden çok daha hızlı atıyordu. Onun da eli benim göğsüme gitti ve sol göğsüme dokunduğu an bakışları oraya düştü. İri eliyle göğsümü avuçlayıp sıktığında, nabzım daha da hızlı atmaya başladı.

"Bunları morartana kadar öpmek istiyorum," diyince, tüm uzuvlarımdaki sinirler tetiklendi.

Diğer eli eteğimin altına doğru yol alırken, kapı zilinin çalmasıyla beraber dehşete düştüm. Telaşla "Birini mi bekliyordun?" diyerek hemen kucağından inip yatağın diğer tarafına oturdum ve eteğimi düzelttim.

"Hayır, bekle burada." Diyerek yataktan indi ve gömleğinin önünü ilikleyerek sakin adımlarla odadan çıktı.

Dış kapı hemen sağdaydı, yani biri iki adım sağa gelse bulunduğum yeri görebilirdi. Bu yüzden yataktan çıkıp aynalı gardıroba yaslanarak bekledim. Gökhan kapıyı açtı ve ben, çok tanıdık birinin sesini duydum.

"Ne var?" dedi Gökhan.

"Halledemedim, kaçtı şerefsiz." dedi Murat.

"Ofise git, birazdan geliyorum." diyerek onu böldü ve kapıyı kapattı.

Dehşet içinde onları dinlerken, artık Gökhan'ın attığı adımlar bile bana korkunç gelmeye başladı. Yatak odasına döndüğünde durdu ve yatağa, ardından ise bir robot gibi kafasını çevirip bana baktığında, kanımın vücudumdan çekilip gittiğini hissettim.

Ayaklarım geri geri gitti. Dilim tutulmuştu, bir şey söyleyemiyordum. Onun içeriye girdiği ândaki bakışları ve şu anki bakışları arasında dağlar kadar fark vardı. Hangisisin Gökhan? Kimsin sen?

¤¤¤

Yb gelene kadar ⭐'a dokunmayı ve beni takip etmeyi unutmayın ki duyurularımı kaçırmayasınız.🖤

666  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin