3.3

1.8K 98 7
                                    

Mert Hakanla ilişkimiz başlayalı, daha doğrusu adını tam olarak koymamızın üstünden iki ay geçmişti.

Hâlâ sapasağlam şekilde devam ediyorduk, sevgimizden hiçbir şey kaybetmeden üstüne daha çok katarak.

Nil mi? O da evlenmek üzere. Bu hafta düğün var, valla o kadar yorulduk ki düğün hazırlıklarıydı falan derken.

Davalarla da boğuşuyorduk. Çınarla şirketleri ayırma kararı almıştık, bu ikimiz için de daha doğru olacaktı. Sarsılmaz hukuk bürosu, şu isme bakar mısınız?

Belli bir yaşa kadar, yetimhanedeki tüm çocuklar gibi aynı soyada sahiptik. Ben 18 yaşıma bastığımda soyadımı, bana en uygun olan şey yaptırdım, Sarsılmaz.

Bu da araya ufak bilgi.

Büroyu taşıdıktan sonra işler artmıştı aniden ve yetişmeye çalışıyordum.

Zil çaldığında kapıya doğru attım adımlarımı.

"Çok yorgunum." İdmandan çıkıp gelmişti. Yüzünden ne kadar yorgun olduğu anlaşılıyor olsa da bunu kelimelere de dökmüştü.

Bugün, evden çalışacağımı söylemiştim ve bürodakilere izin vermiştim. Hepimiz bu taşınma sürecinde yorulmuştuk.

"Uyuyalım mı Deniz?" Mert Hakan, gözlerimin içine bakıyordu.

"Gel, koca bebek." dediğim şeyle gülümsemişti. Mert Hakan, asla yanımdayken dışarıdan gözüktüğü gibi biri değildi. O sinirli hâlinden eser olmuyordu. Asla bebek diye nitelendiremeyeceğim adam gerçekten benim için kocaman bir bebekti.

Başını bacaklarıma koyduğunda yüzündeki huzuru görmeniz lazımdı.

"Allahım daha güzel bi yastık olamaz." dediği şeye güldüm. Her seferinde bunu söylüyordu.

Yanaklarıyla oynamaya başladığımda elimi ısıracakmış gibi yaptı.

Hafifçe kafasına vurduğumda gözlerini açtı.

"Isırırım." dediği şeyle kaşlarımı çattım.

"Isıramazsın." Isırırdı.

Isırarak sevmek, nasıl bir şey ya? Böyle bir şey nasıl olabilir Allah aşkına?

Mert Hakan, böyle seviyordu işte. İlişki ilerledikçe Mert Hakan'ın sevgisini gösterme şekli değişiyordu.

"Öpsene bi' kere, barışalım." dediği şeyle güldüm. "Ya neden ben öpüyorum, ısıran sensin?" Dudak büzmüştü bu dediğime.

Komutan lakaplı, maçlarda kavgaların aranan ismi, şu şekilde dizlerine kafasını koyup seninle böyle konuşacak deselerdi derdim ki, ne anlatıyorsun be kanka.

İşte, bazen hayatta inanamadığımız şeyler olabiliyormuş.

O kadar yorgun olmalı ki, uykunun huzurlu kollarına kendini bırakmıştı. Bir süre sonra ben de uyuyakalmıştım. Uyandığımda muhtemelen boynum ağrıyacaktı.

Gözlerimi açtığımda yastıktan daha rahat bi yerdeydim. Mert Hakan'a sarılmış bir şekilde uyuyordum ama ne ara böyle bi' konuma geldik biz?

O da uyuyordu. Muhtemelen, uyanıp boynum ağrımasın diye böyle bir şekle getirmişti bizi.

Uykun çok ağır Deniz.

Nil: Kanka şu eve boyaya gel ya.

Nil: Yoksa ben bu ustalarla kavga edeceğim.

Deniz: Kızım, kalmış bir hafta sizin ev daha boyanmadı mı?

Nil: Allah aşkına hatırlatma bitiremediklerini.

Nil: Cinlerim tepemde zaten.

Deniz: Geleyim de, Mert Hakan uyanmadan gelemem.

Nil: Vay anasını.

Nil: Biz mi evliyiz, yoksa siz mi belli değil.

Nil: Tamam biz de evli değiliz, düğün iki gün sonra ama.

Nil: Yani.

Deniz: Aaa

Deniz: Olabilir yani.

Deniz: Ne var bunda.

Deniz: Geleceğim tamam.

Deniz: Uyansın önce.

Nil: Evlenmeyip başına mı kalsam senin?

Deniz: Hayır demem:)))))

Nil: Aaaa

Nil: Kerem'e söyleyeceğim seni.

Deniz: Bana ne, söyle.

Nil: ĞELCĞFÖĞFÇWĞCÖĞ

Nil: Enişteyi de al gel.

Deniz: Tamam

Querencia || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin