Hastaneye gittiğimde sessizliğin ardındaki gözlerinden okunan çığlıkları gördüm, Çınar'ın ailesinin.
"Senin yüzünden." Tepki vermedim, böyle bir şey yaşamış bir aileye tepki vermek istemedim.
Tülay abla o kadar kırgın bakıyordu ki suratıma. "Ya siz ne saçmalıyorsunuz? Bir insan bir insanı sevmek zorunda değil. Deniz, Çınarla arası bozulmasın diye her şeyi yaptı. Eğer Çınar, böyle bir şey yapıyorsa bu Deniz'in suçu değil!" Nil, onlara çıkışmıştı. Kerem de ona katılsa da gözlerindeki kırgınlığı görmüştüm.
"Benim oğlum ölebilirdi, anlıyor musun! Onu kaydedebilirdim." Çınar'ın annesi, Nuray ablanın haykırışları kulaklarımızı dolduruyordu. Tülay abla, onu sakinleştirmeye çalışsa dahi bunda pek başarılı olamıyordu.
Çınar'ın odası olduğunu tahmin ettiğim hastane odasından çıkan doktora baktık. İyi şeyler söylemesini umut ediyorduk.
"Deniz kim?" Bakışlar bana çevrilmişti.
"Benim?"
"Hasta sizi görmek istiyor." Doktorun söylediğiyle annesinin nefret dolu bakışlarıyla duraksadım.
"Yarım bıraktığın işi bitirmeye mi gidiyorsun! Bu yetimhane sürtüğü benim oğlumun yanına giremez!" Bu sefer haddini aşıyordu.
"Bana bak, sana ve acına olan saygından dolayı sessiz kaldım ancak ben de insanım ve benim de bi' sabrım var. Senin oğlunun böyle olmasının sebebi ben değilim bana karşı olan aptal hisleri. Eğer birini suçlayacaksan onu sevmediğim için beni suçlayamazsın. Eğer insanlar duygularını seçebilseydi ve ben ondan hoşlansaydım değil mi? Böylesine aptal düşüncelerin içindesin. Eğer böyle bir şey mümkünse oğlun neden başkasını sevmedi? Artık yeter. Tanıştığımızdan beri kendi yanınıza yakıştıramadığınızın farkındayım. Artık, kendi hatalarınızı görün. Oğlunuza sadece kariyer odaklı yaklaşarak onu çok mu düşündünüz sizce? Başarılı olduğunda sizin oğlunuz başarısız olduğundaysa üvey evlat gibi davranamazsınız. Eğer böyle bir olayda, benim suçlu olduğumu düşünüyorsanız en büyük suçlu sizsiniz."
Sessizliğe bürünmüştü herkes. Nil'in gözlerindeki yaşlar firardaydı.
Doktor, sessizce dinlemişti.
"Deniz Hanım, bence girmelisiniz." Doktorun söylediğiyle kafamı sallayıp içeriye girdim.
"Neden böyle bir şey yaptın, aptal." Söylediğim şeyle Çınar'ın dolu gözleri benimkilerle buluştu.
"Sensin aptal, aptal sarışın." Gülmüştüm bu dediğiyle. Aramızdaki bi' espriydi bu. Eğer bunu hâlâ yapabiliyorsak sorun bizden kaynaklı değildi.
"Benim yüzümden?" Sorgularcasına baktığımda iki yana sallamıştı kafasını.
"Kafamın içinde bir ses var Deniz. Artık bir şeylere tahammül edemiyor. İşlerim çok kötüleşti, annemleri biliyorsun. Başarılı olduğumca yanımdalar. Sürekli kavga, sürekli kargaşa. Yoruluyorum Deniz, artık bir şeyleri yaşamaya hevesim kalmadı." Söylediği şeylerle doluyordu gözlerim.
"Hiçbir şey senden değerli değil hayatında, kaç defa söyleyeceğim bunu?"
Bir abla edasıyla kızmıştım ona.
"Çok mu endişelendin?"
Sorduğu şeyle derin bir nefes verdim.
"Aptal mısın, arabayı nasıl kullandığımı şaşırdım." Söylediğim şeyle güldü.
"Hâlâ arkadaş mıyız?" Merakla baktı yüzüme.
"Senden hoşlanma sebebim, senin gibi olmak istememdi galiba. Sana karşı duyduğum hayranlık, sanki aşkmış gibiydi. Aslında değilmiş, ben bunu Nil ve Kerem'de gördüm. Aşk böyle bir şey değilmiş. Çok büyük bir başarı öyküsü..." Duraksamıştı son söylediğiyle.
"Eğer senin gibi olursam beni severler sandım Deniz." Gözlerim doluyordu ama ağlamayacaktım.
"Oysa asıl fark etmem gereken şey, hayatta mutlu olmak için biyolojik ailemin sevgisine ihtiyacım olmamasıymış. Çünkü siz de benim ailemsiniz Deniz." Gülümseyerek baktım ona.
"Özür dilerim, gerçekten. Arkadaşlığımızı bozduğum için..." Sorun değildi, gerçekten.
"Önemli değil, dinlen sen."
"Gidecek misin?" Kafamı salladım.
"Anneni daha fazla görmeye katlanamam." Söylediğim şeyle güldü.
"Onu çok sev tamam mı? Mert'i yani." Gülümsedim.
"Çünkü siz ikiniz mutlu olmayı hak ediyorsunuz." Derin bir nefes aldım.
"Sen de Çınar. Bir derdin olduğunda, yardıma ihtiyacın olduğunda yaz. Mutlu olmayı hak ediyorsun." Söylediğim şeyle gözleri daha da dolmuştu.
Eve gidene kadar çok düşünmüştüm.
İnsanlar hayatlarından çok çabuk vazgeçebiliyorlardı, oysa benim yaşamak istediğim çok fazla şey vardı.
Mert Hakan, uyuyordu. Aynen de bıraktığım gibiydi. Gülümseyerek saçlarını okşadım.
"Gitme." Elimi tuttuğunda gözlerim doldu.
Başkalarının yanında ağlamazdım ama o herhangi bir başkası değildi benim için.
Evimdi işte.
Evimdeydim, evimleydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || Mert Hakan Yandaş
Fanfic"Biliyor musun Querencia, İnsanın kendini en güvende, güçlü ve rahat hissettiği, kendi olabildiği, yuvası gibi gördüğü yer demekmiş." Gözlerinin içine baktığımda bu açıklamama karşı gülümsemişti. "Senin yanındayken kendim gibi olduğumu hissediyorum...