"Selam Deniz!" Efe'nin sesiyle duraksadım. Gülümseyerek bana ve yanımdaki Mert Hakan'a bakıyordu. Mert Hakan, ister istemez hemen bi' savunma moduna geçmiş elini belime yerleştirmişti.
"Güzelim bizi tanıştırmayacak mısın, arkadaşınla?" Mert Hakan Arkadaş kelimesini bilerek söylemişti. Ayağını denk al birader der gibiydi ses tonu da.
"Arkadaşım değil, müvekkilim Efe. Efe, tanıştırayım sevgilim Mert Hakan." İkisi arasındaki soğuk bakışları hissedebiliyordum.
"Aslında bi' dava için senden yardım isteyecektim. Müsait olduğun bi' gün, bürona uğramam gerek. Ne zaman müsaitsin?" Benim konuşmama izin vermeden Mert Hakan alayla cevapladı.
"Hiçbir zaman." onun dediğini toparlamaya çalışaraktan konuştum.
"Bu aralar müsait değilim, işler yoğun. Kendime bile ayırdığım zaman kısıtlı. Sen Sekreterimle konuş o sana müsait olduğum zamanı söyleyecektir." N'olursa olsun içimdeki his öyle diyor diye adama yardım etmemezlik yapamazdım.
"Pekala, yakın zamanda yine görüşmek üzere Denizciğim." Elini omzuma koyduğunda, Mert Hakan'ın o eli Efe'nin götüne sokmaması için onu tutuyordum. Efe yanımızdan ayrıldıktan sonra Mert Hakan söylenmeye başlamıştı.
"Denizciğimmiş." dakikalarca söylenmişti.
"Benim Denizciğim o, öyle değil mi güzelim?" Gülmüştüm bu hareketlerine.
"Evet, öyle bebeğim."
-
"Anne Seda kim?" Gözde, ben ve Seçkin abla oturuyorduk. Seçkin abla bilmediğini belli eder bir şekilde kafasını iki yana sallamıştı.
Gözde'nin babası Murat abi, beni ilk gördüğünde Seda diye seslenmişti ve sonrasındaysa karıştırdığını söylemişti. Ancak kimdi ki bu Seda?
0533 *** ** **: Deniz, Efe ben.
0533 *** ** **: Burak kayboldu!
0533 *** ** **: N'olur gel.
0533 *** ** **: *konum*
Deniz: Geliyorum.
"Gözde'm benim çıkmam lazım çok acil." Söylediğim şeyle endişeli bir şekilde bana bakmıştı.
"Sorun mu var?" Kafamı iki yana salladım.
"Büyük bir şey değil, bir davayla alakalı. Efe'nin çocuğu kaybolmuş." Büyük bir şeydi.
Hızla Efe'nin attığı konuma geldim. Efe, ağlamış bir şekilde bakıyordu bana.
Hızla gelip bana sarıldığında şaşkınlıklıktan hiçbir şey anlamamıştım.
"Konum attılar Deniz!" Onun ses tonu beni iyice germişti.
"Ne bekliyoruz! Hadi." Söylediğim şeyle, hızla arabasına binmiştik.
Yol boyu kimse konuşmamıştı.
Geldiğimiz yer bir depo önüydü. Ormanın içerisine kadar gelmiştik.
Efe, kendisi söylememiş miydi Deniz? Ben çok prestijli bir avukatım diye. Öyle saçma salak yerlerde saklamayacaklar herhalde çocuğunu?
Orası öyle tabii de
Arabadan indiğimizde etrafa baktım. Çocuk sesi bile gelmiyordu.
"Sen burada kal." Kafamı iki yana salladım.
"Tehlikeli olabilir." Söylediği şeye aldırış etmemiştim.
"Beni fazla küçümsüyorsun." Söylediğim şeyle gülümsedi. İçeriye girdiğimizde burası boş bir depodan başka bir şey değildi.
"Asıl sen beni fazla küçümsüyorsun." Kaşlarım çatılmıştı. Ağzımda hissettiğim bezle ne olduğunu anlayamamıştım bile. Gözlerim, benden bağımsız olarak kapandığında hayatımda belki de fırtınalı havalardan daha çok korktuğum şeyin ölmek olduğunu fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || Mert Hakan Yandaş
Fanfiction"Biliyor musun Querencia, İnsanın kendini en güvende, güçlü ve rahat hissettiği, kendi olabildiği, yuvası gibi gördüğü yer demekmiş." Gözlerinin içine baktığımda bu açıklamama karşı gülümsemişti. "Senin yanındayken kendim gibi olduğumu hissediyorum...