"Kim gelmiş güzellik?" Mert Hakan, küçük kıza doğru konuştuğunda bakışları beni bulmuştu.
"Yorulmuşsundur." Alayla söylediği şeyle ona kızgınca baktım.
"Yapma böyle. Yanına gelmek istedim ve geldim. İstersen gideyim?" Sorgularcasına baktığımda ofladı.
İçeriyi göstermişti. İçeriye girdiğimde hâlâ küçük kızın bakışları üzerimdeydi. "Bu kim?" Sorgularcasına Mert Hakan'a bakıyordu.
"Deniz ablan. Benim arkadaşım." Arkadaş demeseydin ya, iyiydi.
"Bu güzel kız kim peki?" Cevaplarından beni en çok korkutanı söylememesini umut ediyordum.
"Sence kim?" Alayla söylemişti benim gergin oluşuma karşılık olarak.
"Benimle oynuyor musun Mert Hakan?" Aniden sorduğum soru onu şaşkınlığa uğratmıştı.
"Nasıl bir oynama?" Hani bunu şey olarak soruyordu galiba.
Duygularınla mı oynuyorum?
Küçük kıza bakmıştım. "Amca, ben içeri gidiyorum." Mert Hakan kafasını sallayıp saçlarına ufak bir öpücük kondurmuştu.
Yeğeniydi demek ki.
Çok zekisin Deniz, amca dediğine göre?
Eliyle gösterdiği yere ilerlediğimde mutfağa varmıştık. Etrafı inceliyordum.
Arkamı döndüğünde yüzünden bana kırıldığı çok belli oluyordu. Çekinerek yüzüne baktığımda; söyleyecek laf arıyordum.
Kolay kolay yapmayacağım şeylerden birini yapmıştım.
"Özür dilerim." Sorun değil diyecekti ama bir sorun teşkil ediyordu.
"Sorun değil." Beklediğim cevap gelmişti. Sessizlik oluştuğunda sadece birbirimize bakıyorduk. Ona doğru aniden bir adım atıp sarılmıştım. Bunu beklemiyor olacaktı ki şaşırmıştı.
Elleri sırtımı bulduğunda gülümsedim.
"Barıştık mı?" Derin bir nefes almıştı. Kokumu, içine çekiyordu sanki. Uzun bir süre öyle dikildik.
"Çok özledin galiba beni." Dediğim şeyle gülümsedi. "Sen özlemedin mi?" Bedenlerimiz birbirinden ayrıldığında gözlerinin içine bakıyordum.
"Özledim Mert Hakan, çok hem de."
"Sen bana Mert Hakan desen ben kızamam ki." dediği şeyle gülmüştüm. "Çay, Kahve?" Sorgularcasına yüzüme bakıyordu.
"Türk kahvesi yapayım mı?" Gülümseyerek sorduğum soruyla vayy der gibi bakıyordu.
"Pekala, yap bakalım."
Kahveleri hazırlarken ortama sessizlik hakimdi.
"Bardaklar nerede?" Oturduğu yerden kalkıp bardakları çıkarmıştı. Daha sonrasındaysa tezgaha sırtını yaslamış bana bakıyordu.
"Mutfakta da çok güzel durdun, bu mutfakta yani." Çekinerek söylese de flörtöz bir şekilde söylemişti bunu, galiba hani.
Kahveleri bardaklara koyup masaya doğru ilerlemiştim.
"Al bakalım, beğenecek misin?" Uzattığım kahveye baktı gülerek. Bir yudum aldığında yüzünü buruşturdu.
"Deniz, sanki bir şey eksik." dediği şeyle kaşlarım çatıldı.
"Şekersiz içiyorum demedin mi? Ben de şeker koymadım." Kafasını iki yana sallamıştı.
"Tuzu eksik."
Ne?
Diyorum ki, bu çift felfena oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || Mert Hakan Yandaş
Hayran Kurgu"Biliyor musun Querencia, İnsanın kendini en güvende, güçlü ve rahat hissettiği, kendi olabildiği, yuvası gibi gördüğü yer demekmiş." Gözlerinin içine baktığımda bu açıklamama karşı gülümsemişti. "Senin yanındayken kendim gibi olduğumu hissediyorum...