3.6

1.8K 94 7
                                    

"Çok ıslaksın, gel böyle." Mert Hakan, odasına getirmişti beni. Bana uyacağını düşündüğü tişört ve eşofman arıyordu.

"Bunlar olur sana." Kıyafetleri yatağının üstüne koymuştu.

"Ee çıkmayacak mısın?" Sorduğum soruyla güldü. "Bilmem."

"Sapık oldun sen iyice." dediğim şeyle kahkahasını tutamamıştı. Tek eli belimi bulduğunda gülümsedim.

"Beni öperken öyle demiyordun." Bu sefer sen öpsene.

Saç tutamımı kulağımın arkasına ittirmişti.

Yanağıma kondurduğu öpücükle daha da çok gülümsedim.

"Hızlı giyin." Kendine de kıyafet alıp çıkarken Odanın kapısını kapamıştı.

Sırılsıklam olmuştuk.

Üzerimi değiştirdiğimde ıslak kıyafetleri banyoya götürmüştüm. Onun yaptığı gibi, asmıştım.

"Saçların da çok ıslak, gel buraya." beni gördüğünde eline bir havlu almıştı. Kafamı iki yana salladım.

"Çok kabarıyor saçlarım öyle." Sanki şu an hiç kabarık değil.

"Güzelim gelir misin böyle? Sanki yabancıymışım gibi." Doğru, yabancı değildi :)

Saçlarımı özenle kuruttuğunda, ister istemez gülümsedim. Diyorum ya, Mert Hakan bir sevgiliden daha fazlası benim için diye. Bunu çok güzel hissettiriyordu.

Kendimi ona döndürüp sıkıca sarıldım.

"Bugün bebek sen misin, ben mi seveceğim bebeğim gibi seni." dediği şeyle gülümsedim. Kafasını boynuma gömdüğünde bir süre öyle kaldık.

"Çok seviyorum seni, biliyorsun değil mi?" Dediği şeyle kafamı salladım.

"Ben de seni çok seviyorum."

-

"Ohoo, Yandaş ailesi kalkın." Yandaş ailesi mi? :)

İrfan'ın sesiyle gözlerimi açmıştım. "Ben seni almaya geliyorum, senin keyfine diyecek yok. Oğlum idman var idman, yeni mi kalkıyorsun."

"Günaydın yenge."

"Günaydın."

"Kalk oğlum, kahvaltıya vakit mi var." ben de yattığım yerden doğruldum. Biz saç kuruturken koltukta nasıl uyuyakaldık.

"Ben de çıkayım, şirkete gideyim." dediğim şeyle sırıtmıştı. Üzerimi gösterdiğinde bunlarla mı diye ima yapıyordu.

"Kıyafetlerim kurumamış mı?" Kafasını iki yana salladığında dudak büzdüm.

"Eve giderim, üzerimi giyinirim geçerim sonra." kafasını sallamıştı.

Hızlıca beraber çıktığımızda ben de eve doğru çevirdim adımlarımı.

İçeriye girip hızlıca üzerimi değiştirdiğimde yüzüme baktım. Makyajımı temizlemeden uyuduğum için rezalet durumdaydı.

Önce hızlıca makyajı temizleyip sonrasındaysa makyajımı yaptım.

Ayakkabılarımı giyip arabaya bindim. Şirketin otoparkına park ettiğim arabadan inip içeri girdim.

"Deniz Hanım, bir beyefendi sizinle dava hakkında konuşmak istiyor."

Gösterdiği yere ilerlemiştim.

Gördüğüm adam, benim arabama vurup yüzüme para atan adamdı.

Adam beni gördüğünde dudakları kıvrıldı.

"Merhaba Deniz Hanım, Efe Akturan ben." Uzattığı eline baktım, burası şirketti ve ben yardıma ihtiyacı olanlara yardım ediyordum.

"Buyurun?" Merakla sormuştum bu soruyu.

"Davama sizin bakmanızı istiyorum." Kaşlarım çatılmıştı, kimdi bu adam?

"Yurt dışından geldim, adımı duymamış olmanız normal. Dünya çapındaki her avukattan haberdar olamazsınız öyle değil mi? Ancak ben seni tanıyorum." Gülerek konuştuğunda sadede gel diye bakıyordum.

"Uluorta konuşulacak bir konu değil." elimle odamı gösterdim. Odama girdiğimizde sandalyeme oturup davayı anlatmasını bekliyordum.

"Ben çok prestijli bir avukatım ancak eğitimimi yurt dışında aldım ve Türk mahkemeleriyle yurtdışındaki mahkemelerin birbiriyle alakası yok."  dediği şeyle devam etmesini ister gibi baktım.

"Eşim, çocuğumu benden almaya çalışıyor ve..." Ve?

"Ve çocuğuma istismarda bulunuyor. Mahkeme kararınca uzaklaştırma aldım, bunun için bana yardım etmen gerekiyor." Çocuk istismarı...

"Pekala." Dosyayı incelediğimde mahkemedeki görüşleri okudum. İkinci mahkeme, bir hafta kadar sonraydı.

"Eğer evine gidebilirsem, itiraf ettirebilirim. Pekâlâ çocuğunuz bunu neden mahkemeye belirtmiyor?" Yere doğru eğilmişti.

"Bunu bir oyun zannediyor."

Querencia || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin