"Azıcık heyecanlanır mısın Deniz!" Bugün isteme olacaktı. Yüzükler takılacaktı ve Nil benden daha heyecanlıydı.
"Asıl sen biraz sakin ol, beni geriyorsun!" Söylediğim şeyle ofladı. Gözde konuşmaya başladığında ikimizin de bakışları ona döndü.
"Deniz, annenleri pardon yani Efe ve annesini çağıracak mısın?" Duraksadım. Efe'yi çağıracaktım, annesini çağırır mıydım?
Seçkin abla ellerimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.
"Denizciğim, bence siz bir şansı daha hak ediyorsunuz. Sana gerçekleri anlattım, elinden gelen her şeyi yaptığından da bahsettim. Sence de affedilmeyi hak etmiyor mu?"
Hak etse bile geçmişimdeki o küçük kız onu affedebilir miydi?
"Çağıralım." Söylediğim şeyle gülümsemişti hepsi.
Nil en başlarda ne kadar sinirli olursa olsun, onları dinlediğinde onların affedilebilecek konumda olduğunu söylerdi.
Deniz: Akşam isteme var.
Deniz: Annenle gelmek istersen.
Deniz: Benim evde olacağız.
Deniz: Her şeyi bildiğin gibi evin yerini de biliyorsundur.
Efe: Abine kıyamadın değil mi?
Efe: Geliriz :)
Deniz: İyi tamam.
-
Mert Hakan: Güzelim
Mert Hakan: Çok heyecanlandım!
Deniz: Valla evleniyoruz yavaş yavaş.
Mert Hakan: Bence hemen evlenip çocuk yapalım.
Deniz: Yuh Mert Hakan.
Mert Hakan: Ne yuh kızım.
Mert Hakan: Küçük çocuklar dolaşsın evimizde, Aliş ve Berenle oynasınlar işte fena mı?
Deniz: Güzel olur :)
Mert Hakan: Olsun o zaman (:
-
Çalan zille kapıya geçtim. Bu saate kadar heyecanlanmamıştım. Kapıyı açtığımda gördüğüm Efe'yle gülümsedim. Bana dil çıkarttığında ben de ona dil çıkartmıştım.
Burak, bana sıkı sıkı sarılmıştı.
"Hala çok güzel olmuşsun!" Hala...
"Sen de çok yakışıklı olmuşsun ufaklık."
Annesiyle karşı karşıya geldiğimde yüzü hastanedekinden daha iyiydi. Bana gülümsediğinde içimdeki duvarlardan birinin yıkıldığını hissetmiştim.
Ona sarıldığımda birçok kişinin gözlerinin dolu dolu olduğunu görmüştüm.
Belki de haklılardı, bizim ailevi bağımız belki ikinci şansı hak edebilirdi.
Onlar içeriye geçtikten birkaç dakika sonra tekrar zil çaldı.
Hepimiz kapıya geçtiğimizde teker teker içeriye girenlerle selamlaştık.
"Deniz abla!" Aliş ve Beren koşarak bana sarıldığında köşeden çekinerek bize bakan Burak'ı fark ettim.
Gülümseyerek ona baktığımda onun da yüzünde bir gülümseme vardı.
Okan abilerden sonra Gönül Teyzeyle sıkı sıkı sarılmıştık birbirimize.
"Güzel kızım, yine çok güzelsin!" Söylediği şeyle en samimi gülümsemem yerleşmişti yüzüme.
En son içeriye giren Sevgilime baktım.
Mert Hakan, bana sarıldığında derin bir nefes almıştı. Kokumu içine çekiyordu, gülümseyerek baktım ona.
Elindeki çiçeği bana uzatmıştı.
En sevdiklerimdi, beyaz laleler.
"Çok seversin." Söylediği şeyle gülümsedim.
Severdim.
İçeriye geçtiğimizde Gönül Teyze merakla bakıyordu Burak'a.
Mert Hakan, benim isteğim dışında ailesine bir şey anlatmazdı.
"Yeğenim." Açıklamamı yaptığımda kaşları çatılmıştı.
Bu sefer şaşkınlığına cevap vermek istedim.
"Gönül Teyze tanıştırayım, abim Efe ve annem Seda."
İlk defa annem demiştim ona.
Gözlerindeki ışığı gördüğünüzde neden affettiğimi anlardınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || Mert Hakan Yandaş
Fanfiction"Biliyor musun Querencia, İnsanın kendini en güvende, güçlü ve rahat hissettiği, kendi olabildiği, yuvası gibi gördüğü yer demekmiş." Gözlerinin içine baktığımda bu açıklamama karşı gülümsemişti. "Senin yanındayken kendim gibi olduğumu hissediyorum...