5.9

1.4K 70 0
                                    

"Bana abi dedi." Efe'nin sesini duyuyordum. Hastane odasına girecekken annesine anlattığı şeyleri dinlemeye başladım.

"Keşke gitme dediğinde gitseydim anne, keşke çocukken ona ettiğim yardımları gerçekten bilseydi. Eğer söylersem, kendine karşı tereddütleri oluşacaktı." Kaşlarım çatılmıştı, neyden bahsediyordu?

"Asla sırasına bırakılan test kitaplarını benim bıraktığımı bilemeyecek." Söylediği şeyle kaşlarım havalandı.

"Kitapların arasındaki, yapamadığı soruların çözümlerinin detaylı açıklamalarını kitabına bırakan kişinin ben olduğumu."

"Ya da kendisini kötü hissetmesine sebep olan herkesin, kötü hissetme sebebi olduğumu."

"Onu zorbalayan herkesi tek tek uyardığımı asla bilemeyecek çünkü ben asla bunları söylemeyeceğim ona."

"O gün onu yapmasaydım, onu kaçırmasaydım o herifin yalanlarına inanacaktı. Eğer kaçırmasaydım, onu yalanlarına bulaştıracaktı."

Hangi adamdı bu?

"Ona öyle hitap etme, baban o senin." Annesinin dediği şeyle hafifçe güldü.

"O adam sana ve bana yaptıklarından sonra hâlâ onun için baba sıfatını kullanabiliyor musun? Murat bile daha çok babadır, o adama kıyasla. Düşük seviyeyi sen düşün."

Kendi babası mı?

"Deniz'i o adamdan uzak tutacağım, onun zarar görmesine izin veremem. Bunun sonucunda kendi canımdan olacağımı bile bilsem, Deniz'e zarar gelmesini önleyeceğim."

"Deniz beni affetmeyebilir anne ancak seni affetmesi için elimden gelen her şeyi yaparım. Ben bu zamana kadar ona hep uzaktan yardımcı oldum, yine olurum." annesine söylediği bu şeyle, annesi gülümsemişti.

Benim bugünkü Deniz olmamdaki en büyük etken Efe miydi yani?

Flashback

"Ya Deniz, yeter artık kafayı yedin test çözmekten."Nil'in söylemlerine takılmadan devam ettim.

"Sınavda çıkabilir ama yapamıyorum işte!" Söylenmeye başladığımda Nil göz devirerek yanımdan uzaklaşmıştı.

Üzerime çöken bir ağırlık vardı. Beş dakika kestirmenin kime ne zararı vardı?

Gözlerimi açtığımda yanımdan kalkan siyah hırkalı birini gördüm.

"Hey!" Arkasından seslensem de bana bakmıyordu.

Sınıfta kimsenin olmadığını fark ettiğimde kaşlarım çatılmıştı.

Kitabımın arasında bir şey olduğunu fark etmiştim. Çözümler, oldukça detaylı bir şekilde anlatılmıştı.

Bu gizemli yabancı kimdi bilmiyorum ama ona büyük bir teşekkür borcum vardı.

-

"Özür dilerim." Karşımdaki çocuğa baktım. Demin esip gürleyen çocuk gitmiş, yerine hatasından fazlasıyla ders çıkarmış bir çocuk gelmişti.

"Neden? Çok emindin." Omuz silkmişti.

"Ben Efe'yle uğraşamam." Efe mi? Efe de kimdi?

"O kim?" Dediğim şeyle bakışları arkama dönmüştü. Gözlerini açarak, uzaklaştı yanımdan. Arkamı dönme gereği duyduğumda arkamdaki kişinin kaybolduğunu gördüm.

Benimle dalga mı geçiyorlardı?

-

"Çok sevdiğim bir öğrencim, bu belgeye sahip olmayı en çok hak eden kişinin Deniz olduğunu söyledi. O kadar güzel savundu ki, inanılmazdı. Ben de fark ettim ki, yanlış söylediği bir şey yoktu." Elindeki belgeyi uzatan hocaya bakıp elini sıktım.

"Öğrenci mi? Öğrenciniz de kim hocam?" Sorgularcasına bana baktığında gülümsedi.

"Efe." Efe mi? Yine bu isim. Acaba aynı Efe miydi?

"Hangi Efe." Hoca gülerek sessizliğine dönmüştü.

Kimdi bu gizemli Efe.

Flashback son

İnanamıyorum. Doğruydu, benim hayatımda hep bir yardımcı meleğim vardı. Bu da yalnızca ismini ve benim için çok uğraştığını bildiğim Efe'ydi.

Efe, haklıydı. Hep yanımda olmaya çalışmıştı. Bıkmadan usanmadan yardımcı oluyordu.

Kapıyı tıklatarak içeriye girdiğimde annesinin gözleri beni bulmuştu.

"Hoşgeldin kızım. Abin de öyle anlatıyordu bir şeyler." Kafamı salladım.

"Abin olduğumu inkar etmedin." Bakışlarım onunkileri buldu.

İşte şimdi affetmem için yeterli sebep vardı.
Aklım kaçırılma mevzusunda da kalsa, yok hayır.

Her insan hata yapardı.

Sıkı sıkı sarıldığımda şaşkınlıkla bakıyordu.

İçeriye giren Mert Hakan'a çevrildi bakışlar.

"Hoşgeldin damat." annesi gülerek konuştu.

Gözleriyle beni kontrol eder gibi baktığında iyi olduğumu belli etmiştim ona.

Efe'yi affederdim ama annesini affedebilecek miydim?

Eve gittiğimizde kendimi yatağa bıraktım.

Mert Hakan da yorgun olmalıydı ki o da hemen yanıma bırakıvermişti kendini. Sonra çok bağımsız olarak bir şeyden bahsetmiştim ona.

"Biliyor musun Querencia, İnsanın kendini en güvende, güçlü ve rahat hissettiği, kendi olabildiği, yuvası gibi gördüğü yer demekmiş." Gözlerinin içine baktığımda bu açıklamama karşı gülümsemişti.

"Senin yanındayken kendim gibi olduğumu hissediyorum. O beş yaşındaki kız çocuğundan farkım kalmıyor." Saçlarımı okşamıştı şefkatle.

Mert Hakan, benim için bir sevgiliden daha fazlası olmuştu.

"Seni seviyorum ve ben hep buradayım." Söylediği şeyle gülümseyip ona daha da sokulmuştum.

Duvarlarını kolayca kimseye yıkamayan o kadın, kim olduğunu bilmeden mesaj yazdığı o adama karşı duvarlarını indirmişti.

Querencia || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin