3.7

1.7K 103 16
                                    

Efe'nin eşinin - o, haysiyetsiz kadının - kapısını çalıyordum.

Gülümseyerek kapıyı açtığında biraz şaşırmıştım.

"Merhaba?" Samimiyetle sorduğu şeyle gülümsedim.

"Merhaba, nasılsınız?" Ben de aynı samimiyetle cevap verdim.

"İyiyim teşekkür ederim, siz?"

Bu işi halledebilmek için ise üst kattaki daireyi kiralamak zorunda kalmıştım.

Parayı umarım karşılarsın Efe Bey.

"İyiyim teşekkür ederim. Ben üst kata taşınıyorum da, komşularımızla tanışmak istedim."

"Öyle mi? Buyurun isterseniz bir çay içelim."

"Zahmet olmasın size?"

"Yok buyrun."

Efe'nin bahsettiği gibi bir kadına benzemiyordu. "Adınız nedir bu arada?"

"Siz diye hitap etmene gerek yok, komşu oluyoruz sonuçta, İkra ben."

"Memnun oldum İkra, Deniz ben de."

İçeriden koşarak gelen çocuğa baktım. Çocukta hiçbir anormallik yoktu.

"Anne, bu abla kim!" Merakla bakmıştı.

"Deniz ablan, üst kata taşınıyormuş."

"Merhaba ufaklık, senin adın nedir?"

"Burak!"

"Memnun oldum." gülümsemişti.

"Ben çayları yapıyorum Deniz, geliyorum hemen." Kafamı sallamıştım. Ses kaydını, telefondan açamazdım çok dikkat çekerdi.

Kalem taktiği hep tutardı. Yakamdaki kalemin içerisine yerleştirdiğimiz ses kayıt cihazıyla ve küçük kamerayla her şey daha kolaydı.

"Sana oyuncaklarımı göstermemi ister misin?" Gülümseyerek ona bakmıştım. "Tabii, çok isterim." Elimden tutarak odasına götürmüştü beni.

"Benimle oynar mısın?"

"Oynarım tabii ki." Küçük çocuk aniden üzerini çıkardığında gözlerim kocaman açıldı. Sırtındaki tırnak izlerine bakıyordum.

"Neden üzerini çıkardın?"

"Annem bana bir oyun öğretti, senin de çıkarman lazım." Kaşlarım çatılmıştı, ben her zaman diyorum ya insanlara anne - babalık verilmeden önce test yapılmalı.

"Nasıl bir oyun bu?"

Küçük çocuk her şeyi anlatmıştı hızlı hızlı.

Annesi gelmeden üstünü giymesini söylemiştim.

Mutfağa ilerledim gülümseyerek. Henüz çakmamıştı olayları.

"Burak sana hiç benzemiyor, babasına çekmiş olmalı."

"Valla, gerçekten öyle. Babası da çok yakışıklı adam biliyor musun?" Bana, çocuğun söylediklerinden daha kesin deliller lazımdı.

"Ben bi' lavaboya gideyim, çaya sen bakabilir misin? Dönemimdeyim de." Samimiyetle sorduğu soruyla kafamı salladım.

Telefonunu burada bırakmıştı. Lavaboya girip kapısını kilitlediğinde hızlıca telefonuna gitti elim. Şifre vardı işte, Allah kahretsin.

"Deniz abla bak, bu annemle oynadığımız oyunları kayıt ediyor." Küçük çocuğun getirdiği kamera, işte bu bi' delil.

Görüntüleri gördüğümde küçük çocuğa dolu gözlerle bakmıştım.

Kameranın belleğini içerisinden çıkartmıştım, Burak görmeden. Cebime atıp kamerayı ona uzattım.

Fotoğraf çekebiliyordu ancak kaydedemiyordu şu an.

Bunların hepsi birer delildi.

-

"Yavrum iyi misin? İyi gözükmüyorsun." Mert Hakan, bedenimi kendi bedenine yaslayıp destek almamı sağlamıştı.

"Bugün aldığım bi' davayla alakalı." dediğim şeyle noldu der gibi bakıyordu.

"Küçücük bir çocuğa nasıl istismarda bulunursun ya? Çocuğu geçtim, bir insanın isteği dışında nasıl böyle şeyler yaşatabilirsin? Bir de bunun oyun olduğuna onu nasıl inandırabilirsin." Söylediğim şeylere şaşkınlıkla bakıyordu. Sinirden gözlerim dolmuştu.

"Herkese anne baba olma yetkisi verilmemeli."

"Herkese anne baba olma yetkisi verilmemeli."

İkimiz de aynı anda söylemiştik bunu ve dibine kadar da haklıydık.

-

Mahkemeye salonuna girdiğimde İkra şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Sen!"

Efe'nin yanına geçtiğimde gözlerinden alev çıkıyordu adeta.

İçeriye giren rakip avukata baktım.

Çınar'ı görmek gerçekten şu an en son isteyeceğim şeydi.

Allah kahretsin.

Hakim geldiğinde dava başlamıştı.

"Sayın hakim, Boşanma davası esnasında çıkarılan uzaklaştırma kararının kaldırılmasını, müvekkilimin çocuğuyla vakit geçirebilmesini talep ediyorum." dediğim şeyle İkra alayla güldü.

"Elde ettiğimiz yeni deliller ışığında davalı İkra Akturan'ın, çocuğu Burak Akturan'a istismarda bulunduğunu kanıtlamış bulunuyoruz." dediğim şeyle Çınar şaşkınlıkla müvekkiline bakmıştı.

"Uygunsuz fotoğrafları direkt olarak dosyaya eklemek istememiş olsak da..." Cebimden çıkarttığım kartı hakim beye uzattım.

Ses kaydını da dinletmiştik.

Herkes şaşkındı.

"Sen yılansın! Evime girdin yılan! Kocamı da sen mi ayarttın." Çemkirmeye başlamıştı.

"İkra Hanım, bulunduğumuz yerin farkına varın. Çocuğunuza istismar uygulayıp, kocanızı çocuğunuzdan uzaklaştıramazsınız." Sert bir ifadeyle söylediğim şeyle sesi kesilmişti.

"Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesinin 1.fıkrasınca İkra Akturan'ın ceza almasını talep ediyoruz." dediğim şeyle Çınar sıkıca yumdu gözlerini.

"Bir şey yapsana avukat!" Çınar'a çemkirmeye başlamıştı.

"Onu yenemezsin, kaybettik."

"Karar verildi."

İkra Akturan, tutuklu yargılanmıştı.

Querencia || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin