1.7

2.1K 120 37
                                    

Yurda elimiz dolu gitmiştik. Beni gören çocuklar hediyelerden çok benim gelmeme sevinmişlerdi.

Hepsine sarılmaya çalışıyordum. Mert Hakan ise benim bu hâlime gülümseyerek bakıyordu.

"Deniz, çok özledim!" Emir sımsıkı sarılmıştı bana. Bu yurttaki çocukların çoğuyla konuşurdum. Genel olarak hepsini de severdim ancak Emir'in yeri bende hep ayrı olmuştu. Kendi çocuğum, kardeşim olsa ben ancak bu kadar sevebilirdim onu.

İşte burada şu devreye giriyordu.

Aileniz olması için kan bağına ihtiyacınız olmayan insanlar vardır. Mesela Nil gibi, Mesela Kerem ve Çınar gibi. Ya da yurttaki o küçük çocuklar, Emir gibi. Ya da son zamanlarda belki de en sevdiklerimden biri olan Gözde gibi.

Hediyeleri tek tek veriyordum hepsine.

Mert Hakan'a baktığımda köşede bir erkek çocuğuyla konuşmaya başladığını gördüm.

Bu küçük çocuk yurda yeni yerleştirilmişti belli ki.

"Emirciğim, şuradaki çocuk kim?" Bakışları benim gösterdiğim yere gitmişti.

"Miraç." dediği şeyle kafamı sallamıştım. Mert Hakan ve küçük çocuğu yalnız bırakmak istemiştim.

Herkes hediyelerini almıştı ve yavaş yavaş dağılıyordu. "Nasılsın Deniz? İyi gördüm seni." Müdire hanım bana doğru konuştuğunda güldüm.

"İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız? Çocuklarda bir sıkıntı var mı?" Üzgünce baktı benim yüzüme.

"Aslına ufak bir sıkıntımız var." Yüzündeki ifadeden zor bir durumda olduğunu anlamıştım.

Beni, yurttaki yatakhaneye götürdüğünde kendi köşesinde şarkı dinleyen içine kapanmış bir kız çocuğu görmüştüm.

Müdire hanıma gidebileceğini söylemiştim.

Kızın yanına yaklaştığımda bakışları beni bulmuştu. "Neden buradasın?" Sorgularcasına bakıyordum yüzüne. Herkes aşağıdayken o buradaydı.

"Neden geldin?" Bu sefer soruyu o sormuştu.

Yanına oturduğumda sessizliğini koruyordu. "Ben burada büyüdüm, ben gelmeyeceğim de kim gelecek?" Dediğim şeyle şaşkınlıkla bana bakmaya başlamıştı.

"Neden şaşırdın?" Gülerek konuştuğumda omuz silkti.

"Yurttan çıkma birine hiç benzemiyorsun." Bu dediğiyle saçlarını okşadım. "İleride sen de benim gibi olursun rahat ol."

"Ne olmak istiyorsun?" Meraklı bir şekilde yüzüne bakıyordum. "Avukat olup boşanan tüm ailelerin çocuklarına yaptığı haksızlıkları en alt kademeye düşüreceğim." dediği şeyle gülümsedim.

"Ben avukatın biliyor musun?" Kaşları çatılmıştı. "Sallama." Onun bu dediğine kahkaha atmıştım.

"Aç bak, Deniz Sarsılmaz." Telefonundan baktığı siteden sonra bakışları bana döndü.

"Bizim hâlimizden ancak biz anlarız. Benim çocukluğuma çok benziyorsun, ancak benim yaptığım hatayı sen yapma. Aşağı in, arkadaş edin. İleride pişman olmayacağın dostlukların olacak." dediğim şeyle kafasını salladı.

Beraber aşağı indiğimizde müdire hanımın yüzünde büyük bir gülümseme oluşmuştu.

Bakışlarım Mert Hakan'a kaymıştı. Hâlâ aynı çocuklaydı, oturuyordu. Onların yanına gittiğimde sessizleştiler.

"Merhaba." Adının Miraç olduğunu öğrendiğim çocuğa bakıyordum.

"Deniz ben." Elimi uzattığında küçük eliyle benim elimi tuttu.

"Miraç."

"Sen bu yakışıklılıkla zorlanmıyor musun?" Dediğim şeyle gözleri büyümüştü.

"Gerçekten mi?" Yüzündeki yara izinden çekindiği o kadar belliydi ki. Bunu büyük bir kusur olarak görüyordu ki bence değildi.

"Evet, gerçekten." Yanaklarını okşadığımda gülümsemesi daha da büyümüştü.

"Bir Mert abine bak bir de kendine. Tabii ki sen daha yakışıklısın." dediğim şeyle Mert Hakan, söz nasıl bana geldi der gibi baksa da sırıtıyordu.

"Neden onlarla oynamıyorsun?" Diğer çocukları gösterdiğimde omuz silkti.

"Ya benden korkarlarsa?" Kaşlarım çatılmıştı. Bu yara izinin hikayesi neydi bilmiyorum ancak ruhunda açtığı yara büyüktü belli ki.

"Korkmazlar. Bak şuradaki çocuğu görüyor musun? Adı Emir. O sana yardımcı olacaktır." Gülümseyerek oturduğu yerden kalktı. Mert Hakan'a el sallamıştı. Eğildiğim yerden kalkmadan önce bana sıkı sıkı sarılmıştı.

Arkasından bakıyorduk, o diğer çocukların arasına karışırken. "Nasıl bu kadar beceriklisin? Bir saattir çocuğu ikna etmeye çalışıyorum." Mert Hakan'ın söylediği şeyle gülümsedim.

"Bazen onun seveceği dilden konuşman gerekir." Mert Hakan bu dediğimden sonra elini belime atmıştı.

"Mert Abinden daha yakışıklısın demek he?" Bacaklarım aniden titremeye başlamıştı. Belimdeki eli, tüm vücuduma ateş gibi yayılıyordu. Kalbim, o kadar hızlı çarpıyordu ki bu ufak temasla.

"Yani..." Konuşamıyordum. Cümleleri toparlayacak kadar aklım yerinde değildi.

Heyecanlandığımı anlamış olacak ki yüzünde güzel bir tebessüm oluşmuştu.

"Bu kadar heyecanlanacağını bilseydim daha önce yapardım." Etkisi altındaydım, tamamen.

Benimle oynuyordu.

Yurttan çıktığımızda bedenimi ona doğru çevirdim. Sadece oynayan o olamazdı.

Ellerim yakasına doğru gittiğinde bakışları yüzümdeydi. Sanki onu aniden öpecekmişim gibi kollarım boynundayken gözleri kapanmıştı.

"Yakan bozulmuş." Bu dediğim şeyle gülerek gözlerini devirdi.

"Kısasa kısas diyorsun yani?" Güldüm.

"Her zaman."

Güzel çiftim ya. Gerçekten hikayenin nasıl olduğunu tam olarak anlamak için bölümleri 50 defa daha okuyorum. Taslaklarda daha 13 bölüm var, onları da okuyup düzenliyorum sürekli.

Valla bu çifti çok sevdim, yazarken.

Querencia || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin