Ağzım bezle kapatılmıştı. Bir sandalyeye bağlanmıştım sesim çıkmıyordu.
Uyandığımı gören Efe, gülerek yanıma gelmişti.
"Ne zannediyorsun kendini? Ülkenin en başarılı avukatı falan mı?" Kaşlarım çatılmıştı onun bu söylediğiyle.
Ağzımdaki bezi çözmüştü.
"Benden ne istiyorsun Efe. Ben sana ne yaptım?" Omzunu silkmişti.
"Benim başarılı olamadığım ülkede sen de başarılı olamazsın." Hastaydı, hâl ve davranışları bunu çok belli ediyordu.
"Ne istiyorsun Allah'ın belası! Benden başka bir sürü avukat var!" Sinirle konuştuğumda sadece gülmüştü.
"Yorma kendini, sonsuza kadar buradasın."
-
Mert Hakan'ın anlatımıyla.
"Abi açmıyor telefonlarımı ya." İrfan'a söylediğim şeyle biraz sakin olmam gerektiği yanıtını almıştım.
İrfan, Gözde'yi aradıktan sonra bana geri döndü.
"Davayla alakalı bir sorun olduğunu söyleyip evden çıkmış ama çıkalı 6-7 saat olmuş." Söylediği şeyle endişe kaplamıştı tüm vücudumu.
Sekreterini aradığımda endişeyle konuştum.
"Alo Aleyna, Mert ben. Deniz büroda mı acaba?" Ufak bir sessizliğin ardından kadın konuştu.
"Hayır Mert Bey, Deniz Hanım bugün hiç büroya gelmedi."
Telefonu kapadıktan sonra ne yapacağımı düşünüyordum. Altay ve takımın geri kalanı da endişeyle bakıyordu.
"Telefonundaki sinyali görebilirsek eğer." (Bu tonlamayla yazdıklarım yabancı dil.)
Emre'nin söylediğiyle derin bir nefes aldım. İçerideki odalarda görevli olan teknik kadrodaki abilerden bilgisayar isteyecektim ki Emre beni durdurdu. "Bunlar olmaz."
Ne demek olmaz?
"Benim evdekine gitmemiz lazım."
Kafamı salladım. Altay, İrfan, Emre, Arda ve Ferdi peşimden geliyorlardı.
Emre'nin evine gittiğimizde endişeden ölmek üzereydim.
Hızlıca bilgisayarı açtı. Bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu ki bana gelen mesaj benim tüylerimi diken diken etti.
0533 *** ** **: *video.*
Siktir!
Videoyu açtığımda elim daha da fazla kasılmıştı, yumruğumu bu orospu çocuğunun yüzüne geçirmemek için kendimi tutuyordum, kimdi bu?
Videoda, deponun içerisinde yere çökmüş Deniz vardı. Bağırıyor, çağırıyordu.
Endişeyle benimle birlikte videoya bakan arkadaşlarıma takıldı gözlerim.
"Alo, hayır bir haber yok." İrfan'ın bakışları beni bulduğunda telefonu istedim.
"Gözde, Deniz kaçırılmış. Emin misin bak, kiminle nereye gideceğini söyledi mi?" Gözde'nin tarafında sessizlik oluşmuştu. Sessizliği bozan, Gözde'nin annesi olmuştu.
"Bi' müvekkilinin çocuğuyla alakalı bir olay. Efe mi demişti?"
Orospu çocuğu. Deniz hep söylerdi bu adamda bir şey var diye.
Emre numarayı teyit etmişti, o ite aitti.
"Bekle, Deniz hep akıllı saat takar. AirPods'u da hep yanındadır. Bunlar işimize yaramaz mı?" Endişeyle sorduğumda Emre kafasını salladı.
"Sinyal çok az. Ormanlık alanda olabilirler."
"Murat abi de bize yardım edecekmiş." Aşağı indiğimizde ormana doğru gitmeyi planlıyorduk.
"Yakınlarda iki tane orman var. Birine siz gidin abi, birine biz gidelim." söylediğim şeyle kafasını sallamıştı Murat abi.
Ona bir şey olursa, seni öldürürüm Efe Akturan.
-
Deniz'in anlatımıyla.
"N'oldu ufaklık? Bulamadı mı o sevgilin seni?"
Efe, alayla konuşuyordu karşımda.
"Senden nefret ediyorum. Sen hastasın! Doktora görünmen gerek!" Söylediğim şeyle kahkaha atmıştı.
"Hastayım ama sana. Ünlü Avukat Deniz Sarsılmaz... Çok afilli değil mi?" Elleri yanağımda gezerken yüzüne tükürmüştüm.
"Hadi ama Deniz, öğrendiğin şeylerden sonra sen de beni çok seveceksin."
"Siktir git!"
Elini yanağımdan çekmişti. Deponun dışına çıktığında debelenmekten gevşettiğim ayaklarımdaki iple oturduğum yerden kalktım. Aptal.
Sandalyeyle birlikte kalkıp odanın köşesindeki makası almıştım elime.
Geri aynı yere gelip ipi kesmeye çalıştım.
Ellerim serbest kaldığında hızla tüm ipleri çözmüştüm.
Etraftan çıt sesi gelmiyordu.
Arka kapıdan çıktığımda koşmaya çalışsam da ayağıma bağladığı ip gevşeyinceye kadar çok sıkıydı. Koşmaya çalışsam da koşamıyordum.
Tanıdık simayla gözlerim doldu. Murat abi gelmişti, bulmuşlardı beni.
"Kızım!" Sımsıkı sarılmıştı bana.
Arkamızdaki adım sesleri gerilmeme sebep olmuştu. Efe kahkaha atarak bakıyordu bize.
"Ooo Murat Doyran." Kaşlarım çatılmıştı.
Efe ve Murat abi birbirini nereden tanıyordu?
"Annemi kucağında bebekle ve yanında ufacık bir çocukla bıraktığından beri görüşmüyorduk." Şaşkınlıkla bakmıştım yüzüne.
"26 sene önce kaybettiğin bebeği bulabilmişsin. Deniz, benden söylemesi bu adamdan uzak dur. Yine kendini yetimhane kapısı önünde bulmak istemezsin."
Ne diyordu bu?
"Ne saçmalıyorsun sen?" Sinirle ona doğru konuştuğumda gülümsedi.
"Annemizin hakkını savunuyorum, kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia || Mert Hakan Yandaş
أدب الهواة"Biliyor musun Querencia, İnsanın kendini en güvende, güçlü ve rahat hissettiği, kendi olabildiği, yuvası gibi gördüğü yer demekmiş." Gözlerinin içine baktığımda bu açıklamama karşı gülümsemişti. "Senin yanındayken kendim gibi olduğumu hissediyorum...