------
------
(Multimedya: Lucio)Selamlar..
Az önce birinci bölümü yayınladım ve içimdeki yazma aşkı hala devam ettiği için ikinci bölümü de yazmaya karar verdim.
İyi okumalar..
Bölüm 2: Kusur Görme
O gün eve giderken uzun zamandır olmadığım kadar mutlu olduğumu hissettim. Sanki hayatımda ilk defa arkadaşım oluyordu. Sanki ilk defa biriyle konuşuyordum. Aslında, bu biraz doğru olabilirdi. Uzun zaman sonra ilk defa egosu olmayan, samimi ve gerçek biriyle konuşmuştum. Bunun beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezdiniz..
Teneffüs bittiğinde kendi sınıflarımıza gitmiştik ama sonraki teneffüsleri yine beraber geçirmiştik. Bana italyancayı nerden bildiğimi sormuştu. Bende ona gittiğim dil kurslarından, şuanda da bir Fransızca öğretmenim olduğundan bahsetmiştim. Sonra bana kendi ailesini anlatmıştı. Babasının türk olduğunu, küçüklüğünden beri çok kez Türkiye'ye gelip gittiklerini ama bir kaç aydır temelli olarak buraya taşındıklarını anlatmıştı. Yani iki normal insan gibi sohbet etmiştik.
Eve geldiğimde annemi mutfakta yemek yaparken buldum ve heyecanla yanına gittim.
"Anne!"
Annem yemek yapmaya o kadar dalmıştı ki heyecanlı tavrım onu korkutmuştu galiba. İrkilerek bana baktı. "Ödüm patladı Defne.."
Keyifle kıkırdadım. "Bugün ne oldu biliyor musun?" dedim mis gibi yemek kokusu burnuma dolarken. Sonra annemin ne olduğunu sormasını bile beklemeden devam ettim. "Bir çocukla tanıştım. Okula bugün gelmiş. Ve nereli biliyor musun?" Yine cevap beklemeden devam ettim. "İtalyan! Babası Türkmüş ama bunca sene İtalya'da yaşamışlar. Ama bir kaç ay önce buraya taşınmışlar. Üstelik italyancamın çok güzel olduğunu söyledi."
Annem benim heyecanlı halime gülerken "Çok güzel.. " dedi. "Arkadaşının adı ne?"
"Arkadaşımın.." diye geçirdim içimden. Yüzüme büyük bir gülümseme yayıldı.
"Lucio.."
***
(Ertesi gün)Okulum ağaçlık bir bölgedeydi ve öğle arasını çoğunlukla ağaçların altında geçirirdim. Yine öyle yapıyordum. Yere oturmuş, sırtımı arkamdaki ağaca yaslamış sandviçimi yiyordum. Lucio bugün okula gelmemişti sanırım. Bu yüzden biraz moralim bozuktu ve her zaman yaptığım gibi telefonumdan güzel bir keman melodisi açıp kafamı ağaca yasladım.
Bir aralar keman dersi alıyordum ama sonra fark ettim ki keman çalmak pek benlik değildi. Dinlemeyi çok seviyordum ama çalmak konusunda aynı şeyi söyleyemezdim. O yüzden böylesi daha iyiydi..
Gözlerimi kapattığımda yavaş yavaş uykumun geldiğini hissettim. Keman sesinin bunda büyük payı vardı. Yarım bıraktığım sandviçimi bitirip sınıfa geçsem daha rahat uyuyabilirdim belki ama o an orası çok huzurlu gelmişti bana.
Sonra bir ses duydum. Sonbaharın etkisiyle sararıp yere dökülmüş yaprakların hışırtısı.. Birinin ayakları altında eziliyorlardı sanki. Anlık korkuyla gözlerimi araladığımda karşımda Lucio'yu gördüm. Gözleri gözlerimle buluştuğunda "Özür dilerim." dedi. "Korktun mu?"
Şaşırmış ve uykulu bir ifadeyle yüzüne baktım. "Evet.. Yani hayır, sadece uykum gelmişti."
Sırtındaki çantayı yere bırakıp karşıma oturduğunda tüm uykumu kaçıracak iki kelime söyledi.
"Kusur görme.. "
"Ne?" dememle kahkaha atmaya başlamam bir oldu. "Ne dedin?"
Benim kahkalarımdan dolayı yüzünde aptal bir tebessüm vardı ama anlam veremediği belliydi. "Ne dedim?" dedi beni tekrar ederek.
Gülüşümü durdurmaya çalıştığım sırada uykumdan eser kalmamıştı. "Acaba o laf 'kusura bakma' olabilir mi?" dediğimde yavaş yavaş anlamaya başlamıştı.
"Haa.." dedi. "Evet, olabilir.."
Ben gülmeye devam ederken alınmış gibi omuz silkti. "Aynı şey.."
Daha fazla gülmemek için dudağımı ısırdım. "Yani, evet.. Ama kimse böyle söylemez."
"Benim farkım" dedi gülerken. Sonra bir anda ciddileşip devam etti. "Dalga geçmen hoş olmadı, signora".
"Saçmalama!" dedim. "Dalga geçmiyordum, sadece çok tatlısın.."
Yüzündeki ciddiyet kaybolurken zaten dalga geçmediğimi bildiğinin farkındaydım. Bir kaç saniye tuhaf bir sessizlik olduktan sonra yeni fark etmiş gibi "Çantan.." dedim. "Sen yeni mi geldin?"
"Geç kalmışım.."
"5 saat mi geç kaldın?". Tekrar gülmeye başladığımda en son ne zaman bu kadar güldüğümü hatırlamaya çalışıyordum.
"Yarım saat geç kalmıştım. Sonra.. Uyumuşum."
"Uyuyakaldın yani."
"Hayır bilerek uyudum."
Bu sefer ikimizde gülmüştük. "Ee?" dedim. "Beş saat sonra gelmene sebep olan ne oldu?"
"Arkadaşım olduğunu hatırladım. Yalnız kalmanı istemedim."
Yine kısa bir sessizlik oldu.. Sonra Lucio kolundaki saate bakıp konuşmaya bsşladı.
"Çok vaktimiz kalmamış. Yemeğini bitirsene.."
Kafamı sallayıp yarım bıraktığım sandviçimi yerken, Lucio telefonuna gelen bildirimle kaşlarını çattı.
"Bir sorun mu var?" dedim olmamasını umarak.
"Hayır.. Sevgilim mesaj atmış."
Ben bir şey diyemeden telefonu titremeye başladı.
Gülümsedim. "Açabilirsin, rahat ol."
Ayağa kalkarken yine gülüşümü büyüten o iki kelimeyi söyledi.
"Kusur görme, hemen dönerim."
Lucio bir kaç adım uzaklaşıp telefonu açtığında ben olduğum yerde kıkırdıyordum. Aksanı yetmiyormuş gibi bir de Türkçe'si komikti. Neden bilmiyorum ama bu lafa ömrümün sonuna kadar gülebilirdim.
Bir kaç dakika sonra telefon konuşmasını bitirip yanıma geldiğinde modu düşmüş gibiydi.
"Birşey mi oldu?" dedim yine.
Bu sefer hayır demedi. Sadece gülümsedi. Gülümsemesinde ufak bi burukluk vardı. O öylece susarken bende ona eşlik ettim. Birşey demeden onu izliyordum. Sonra yavaş yavaş konuşmaya başladı.
"O italya'da.."
İlk başta anlam veremesemde sonrasında sevgilisinden bahsettiğini anladım.
"Özledin mi?" dedim onu üzmemeyi umarak. Kafasını belli belirsiz salladı. Sonra konuyu değiştirmek ister gibi "Derse gitmeliyiz." dedi.
"Hıhı.." dedim. "Zil çalmak üzere."
***
------
------Yine heyecanla tepkilerinizi bekliyorum..
Benim için yazması tatlı bir bölümdü. Ama uzak mesafe ilişkisi yaşamış ve pişman olmuş biri olarak Lucio'ya diyorum ki, "Yapma, yanarız.."
Yine de her ilişki benimki gibi sonuçlanmayabilir o yüzden neler olacağını görücezzz.
Saat şuan sabahın beş buçuğu ve ben 2 bölüm hikaye yazmak için 6 saattir uyumadım. Bu bölümü yayınlayıp uyuyacağım, eğer bölümde çok yazım hatası varsa uykulu halimdendir. O yüzden "kusur görmeyin" lütfen mwksnwksnsm <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİŞNE
ChickLitKapıyı kapatmam ve gözyaşlarımın gözlerimden firar etmesi bir oldu. Öyle bir ağlıyordum ki, biri görse açıklayamazdım sebebini. "Buna mı ağlıyorsun böyle manyak gibi?" derdi bana muhtemelen. Ama evet, buna ağlıyordum. Kapıya yaslanıp yere çöktüm ağl...