------
Selamlarr bebeklerimmm..Ve de keyifli okumalar..
------
------Bölüm 28: Ölüm Kokusu
Kan..
Gözyaşı, acı, korku, telaş, panik, hüzün..
Ama en çok kan..
Size gördüklerimin ne kadar korkunç olduğunu anlatsam, anlayabilir miydiniz?
Peki ben anlatabilir miydim?
Sanmıyorum.. O kadar korkuyordum ki, bedenim saatlerdir hiç durmadan titriyordu.
Lucio, Matteo, Can, Kaan.. Ben haber verdikten sonra hepsi gelmişti oraya. Onlar geldiğinde ben ağlamaktan bitap düşmüş bir şekilde yalvarıyordum Buğra için.
"Lütfen.." diyordum. "Lütfen ölme Buğra.."
Lütfen ona bir şey olmasın..
Can Buğra'yı gördüğü an ağlamaya başlamıştı.. Size yemin ederim, o havalı, iri yarı, her şeyi dalgaya alan ve agresif Can, çocuk gibi ağlamaya başlamıştı Buğra'yı görünce.
Buğra yerde kanlar içinde yatarken, acıyla inlerken başka ne yapılabilirdi ki?
Ama o halde bile bırakmamıştı Serhat'ı.. "Ya kaçarsa, ya Defne'ye bir şey yaparsa" diye yaralı haline rağmen sımsıkı tutuyordu Serhat'ın boğazını.
Serhat kaçabilecek halde değildi gerçi ama, yine de işini şansa bırakmamıştı. Ve ben bunların hepsini izlemek zorunda kalmıştım..
Can ağlarken Lucio benim yanıma gelmiş, iyi olup olmadığımı kontrol etmişti. İyi miydim? Hayır.. Ama onun gözlerinde öyle çaresiz bir ifade vardı ki, iyi olmak zorundaydım.
Can, Lucio ve ben Kaan'ın arabasıyla Buğra'yı hastaneye yetiştirmeye çalışırken Matteo ve Kaan Serhat'ın yanında kalmıştı. Polisler gelene kadar orada olacaklarını, Buğra'nın durumunu onlara haber etmemizi söylemişlerdi.
Hastaneye ne ara ve nasıl gitmiştik bilmiyordum. Yol boyu ağlamıştım. Yol boyu Buğra'yla konuşmaya çalışmıştım. Ama duymuyordu beni.. Gözleri kapalıydı. Bir eli hala karnındayken çıplak vücudu bembeyazdı. Bu halini görmek o kadar korkutuyordu ki beni..
İlk defa böyle bir şey geliyordu başıma.. İlk defa kanlar içinde kıvranıp acı çeken birini görüyordum ve elim ayağıma dolaşmıştı resmen. Korkuyordum. Kandan, acıdan, hüzünden.. Ölümden çok korkuyordum.
Ve o arabanın içi o gün ölüm kokuyordu..
Can arabayı kullanırken "Buğra.." diyordu sürekli. Bir yandan ağlıyor bir yandan konuşmaya çalışıyordu onunla. "Bak yine arka koltuktasın! Niye sızlanmıyorsun? Niye öne geçmek için kavga etmiyorsun? Yakışıyor mu oğlum sana?"
Can konuştukça ben daha çok ağlıyordum.. O kadar çaresiz hissediyordum ki.. Yapabildiğim tek şey Lucio'nun üstünden çıkarttığı ceketini Buğra'nın yarasına bastırmaktı. İşe yarar mıydı bilmiyordum ama yarar demişti Lucio.
Hastaneye vardığımızda hemen ameliyata almışlardı Buğra'yı. Ne kadar sürmüştü o ameliyata gireli bilmiyordum ama Kaan ve Matteo da işlerini bitirip gelmişti. Onlar da geldiğinde hep beraber hastanenin zeminine oturmuş bekliyorduk ameliyathanenin önünde..
"Sikeyim ya.." dedi Can öfkeyle. "Ne kadar sürecek daha?"
Hiç kimse cevap vermedi. Kimse bilmiyordu çünkü.. Hepimiz ölüm sessizliğinde öylece otururken Lucio bana dönüp "Defne.." dedi. "Senin üstünde neden Buğra'nın tişörtü var? Ne oldu tişörtüne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİŞNE
ChickLitKapıyı kapatmam ve gözyaşlarımın gözlerimden firar etmesi bir oldu. Öyle bir ağlıyordum ki, biri görse açıklayamazdım sebebini. "Buna mı ağlıyorsun böyle manyak gibi?" derdi bana muhtemelen. Ama evet, buna ağlıyordum. Kapıya yaslanıp yere çöktüm ağl...