------
Selamlarrr bebeklerimm..Medyadaki şarkıyı bölümü okurken dinleyebilirsiniz.
Keyifli okumalar..
------
------Bölüm 34: Seni Seviyorum Defne..
(3 gün sonra..)
3 gün..
Can babasını ve kendini kaybedeli tam 3 gün olmuştu..
Ve o kadar perişandı ki.. Geçmişte yaşadıkları, babasıyla kavgaları, hayal kırıklıkları, pişmanlıkları.. Hepsi kabus olup Can'ın üstüne çökmüştü sanki.
Stresi ve yorgunluğu metrelerce öteden bile fark ediliyordu. Yemek yemiyordu, gülmüyordu, konuşmuyordu..
Sadece ağlıyordu. Ağlamadığı zamanlarda da hep bir şeyler düşünüyor gibiydi. Babasına karşı yaptığı her hata kafasının içinde canlanıp ona hesap soruyordu sanki.
Onunla defalarca konuşup kendisini suçlu hissetmemesini söylemiştik ve her seferinde "tamam" demişti ama bunu gerçekten uyguladığını pek sanmıyordum. Suçluluk duygusundan kurtulmaya çalıştığını görebiliyordum ama pek kolay kurtulabilecek gibi değildi..
3 gün önce biz o uçurumun kenarında dakikalarca ağlayıp hastaneye döndükten sonra bir sürü şey olmuştu.
Hastane, morg, mezarlık, ağlayışlar, bağırışlar.. Hepsi o kadar ağır şeylerdi ki..
Can'ın babası defnedilirken yalnızca biz ve Can'a babasının kalp krizi geçirdiğini haber veren alt komşusu vardı mezarlıkta. Bu beni çok şaşırtmıştı açıkçası. Sonuçta biri ölmüştü ve orada bir kalabalık olmasını bekliyordum.
Ama kimse yoktu.. Hatta Can'ın babası için doğru düzgün bir cenaze töreni bile olmamıştı. Kurulan cenaze çadırında da bizden başka kimse yoktu..
Bunun sebebini merak edip sorduğumda "Öyle işte.." demişti Kaan. "Sana anlattım. Can'ın babası pek sevilecek bir insan değildi Defne. Akrabalarıyla da arası kötüydü. Görüyorsun kendi kardeşleri bile gelmedi cenazesine.."
Gerçekten tek bir kişinin bile doğru dürüst sevmediği bir adam Can'da nasıl böyle derin bir yara bırakmıştı aklım almıyordu. Bu mesele onu çok yıpratıyordu ve bu duruma en çok içerleyenlerden biri de Buğra'ydı.
"Bu adamın gebermesine nasıl üzülebilir, delireceğim ya!" diyordu sürekli. Bunu Can'ın yanında söylemiyordu ama Can'ın üzülmesine gerçekten deli olduğu belliydi.
Kaan da bu olaya anlam veremese de daha anlayışlıydı Buğra'ya göre. "Yasını tutsun ve rahatlasın.." diyordu sadece.
Bizde öyle yapıyorduk. Bu konu hakkında bir şey demiyorduk. Can'ın üstüne gitmiyorduk, kendi haline bırakmıştık. Artık her gece balkonda hep beraber oturup dertleşiyorduk ama Can hep odasında kalıyordu. Yine de ısrar etmiyorduk biz..
Bu akşam da yine balkonda oturmuş, hayat hakkında ufak bir sohbet ediyorduk..
"Zaman çok hızlı geçiyor.." dedi Buğra.
Ay ışığının altında zar zor belli olan yüz ifadesi karmaşık görünüyordu. Kafamı Lucio'nun göğsüne yaslayıp Buğra'nın sözüne devam etmesini bekledim.
"Zaman geçiyor ama acılar geçmiyor.. Küçükken odamda oturup arabalarımla oynarken Can'ın sesini duyardım hep üst kattan. Ağlama seslerini.. Babası onu döverken ben bile korkar ağlardım oyuncaklarımı bırakıp. O küçücük aklımla hep dua ederdim şu adam ölsün de Can artık ağlamasın diye. Şimdi öldü.. Ama yine ağlatıyor Can'ı.. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİŞNE
ChickLitKapıyı kapatmam ve gözyaşlarımın gözlerimden firar etmesi bir oldu. Öyle bir ağlıyordum ki, biri görse açıklayamazdım sebebini. "Buna mı ağlıyorsun böyle manyak gibi?" derdi bana muhtemelen. Ama evet, buna ağlıyordum. Kapıya yaslanıp yere çöktüm ağl...