Köyde, çocukken salıncak kurup sallandığımız, altında oyunlar oynadığımız bir ağacın gölgesinde gözlerimi açtım.
Yaprakların birbirine vururken çıkarttığı alkışları andıran sesleri duyuyordum.
Yıllar önce aldığım bu koku hâtırıma geldi. Baş ucumda bir çocuk saçlarımı okşuyordu.İçimdeki korkuları dindiren bu çocuğu yıllardır görmemiştim. Sanki hiç gitmemiş gibi karşımda duruyordu.
"Gitme, gitmee, gitmeee!.."
Kendi sesime uyandım terlemiştim. Güzel rüyanın arkasından yine kabusa uyanmıştım...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Selim uyuyamamıştı. Önce hafif hafif parmakları kıpırdayan, sonra dudakları hareket eden Nurseli'nin kabus gördüğünü anlamıştı ve saçlarını okşamaya başlamıştı."Uyandırsam mı acaba?" diye düşünürken Nurseli "Gitmee!" diye bağırarak uyandı.
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•Kulaklarım da: Boğukla başlayıp, gittikçe netleşen, "Geçti, Geçtiii, Merak etme, Kabustu geçti!" sözüyle kendime geldim.
Selim, torpidodan pet bardaktaki suyu aldı, açtı ve eliyle içirmeye çalıştı. Bir iki yudum aldıktan sonra sakinleşmeye başladım. Bir süre karşıya boş gözlerle bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.
"Yıllardır görmemiştim. En son ne zaman bu kadar net gördüğümü hatırlamıyorum!"
"Kimi?"
"Abimi, ben küçüktüm, ağacın altında saçlarımı okşadığını hatırlıyorum. Çok korkuyorum ama o saçlarımı okşarken korkularım gidiyor. Üstünde siyah bir şey var, ne olduğunu bilmediğim. Sonra gözümü kapatıyorum açtığımda gitmiş oluyor. ilk günler her gece görüyordum. Şimdiler de arada bir görüyorum, her gördüğümde de gitme diye yalvarıyorum!"
Uzun bir sessizliğin ardından ilk ses Selim'den geldi. "Abine ne oldu?"
Derin bir iç çektikten sonra,
"Annem öldü diyor ama bana yaşıyor gibi geliyor!.." Selim'in kaşlarını çatıp olayı çözmeye çabalar bakışını görünce, "Boşver uzun hikaye sonra anlatırım belki." dedimBu komiser, yani Selim: ne kadar tuhaf bir insandı. Bazı şeylerde aşırı dediğim dedik, bazı şeylerde de hafize anaydı.
Bu olayı çok hatırlamak ve konuşmak istemediğimi anlamış gibi, merak etsede üstelememişti.Memnuniyetsiz ve bir o kadar başka çarem olmadığını bilen bir ifadeyle, "Yurda dönebilir miyiz?" dedim.
Selim, yine dediğim dedik hâline bürünüp, "Önce yemek yiyelim, karnını doyur. Yurdun yemeklerinin hastane yemeği gibi olduğunu duymuştum. Aç kalma sonraaa!" demişti.
Arabayı çalıştırdı. Tanışalı daha bir gün bile olmamıştı ama kısa sürede tanıdığım kadarıyla yine itiraza kapalı bir ifade takınmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)
General Fiction♥️'ler bir atınca harfler önemini yitirir!.. Yolların değil, yılların ayırdığı bir aşk hikayesi !.. Hayatta hiç bir karşılaşma tesadüf değildir. Karşılaşıp hayatına aldığın her insan, Ya imtihanındır. Ya bir cezadır. Yada Allah'ın bir lütfudur. "ben...