yalancı çobandan pinokyoya level atlamak

3 0 0
                                    

Alp, arabayı durdurup inmeye hazırlanırken Selim kolundan tutarak geriye çekti.

Karşısında duran arabaya bakarken, "Bekle!" dedi sesi titreyerek.

Alp, şaşırmış gibi, "Ne oldu Selim." deyip bir Selim'e bir baktığı yere baktı. Selim plakadan gözünü ayırmadan başıyla işaret ederek, "Burası olduğuna emin misin?" deyince Alp adresi kontrol etti.

Emin olmak için de Doğan'ı görüntülü arayıp "Hangi kapı" diye sordu.

Doğan, "Önünde araba duran kahverengi kapı." deyince Selim başını koltuğa yaslayıp yanında ki bahçe duvarına bakarak yutkundu.

İçinden dualar etmeye başladı, "Yakup amca arabasını Nurseli'nin babasına satmış olsun Allah'ım, Nurseli Selin'le akraba olsun ve şuan Nurseli'nin annesi hasta olduğu için 'geçmiş olsun'a gelmiş olsunlar, Nurseli'nin ailesi Doğan'dan sonra taşınmış olsun, Doğan, Nurseli'yi isteyerek öpmüş olsun, Nurseli karşılığını vermiş olsun, pişman olsunlar, Doğan'ı döveyim, yumrukla ağzını burnunu kanatayım, Nurseli'den uzun süre ayrılayım, hatta ömrümün sonuna kadar ayrılayım ama Nurseli, Selin olmasın, Nurseli, "yengem" olmasın!" derken Alp telefonu kapatıp, "Burası Selim!" dedi.

İlk duasının kabul olup olmadığını anlamak için, plakayı göstererek, "Trafik şubeyi bi arasana araba kimin?" deyince Alp, "Kimin olacak Selim, Nurseli'nin babasınındır." dedi

Selim, kafasını iki yana sallarken, içinden,"Değildir İnşaallah değildir." derken dışından, "ARA SOR DEDİM SANAAAA!" diye bağırdı sabırsızlıkla.

Alp, plakayı sorgulatıp, Selim'e "haklıymışsın" der gibi bakarak, "Yakup TAŞKIN isimli birine aitmiş." deyince Selim, gelen cevap karşısında, dişlerini ve dudaklarını sıkıp ağlamamak için gözlerini kapattı...

İlk duasının red olmasından dolayı eli ayağı buz kesti, içine tırnaklarını gömdüğü yumruklarının birini serbest bırakıp, yavaşça kapıyı açtı.

Aşağıya inerken göz yaşlarını sildi.

Kalbi sıkışıp, nefes alamayınca yandaki duvardan tutundu. Tutunduğu duvar kendinden daha sıcaktı.

Alp, yanına koşup hızlıca koluna girerek, "Selim, ne oluyor laann ne bu hâl?" deyince Selim silahını çıkartıp Alp'e uzattı.

"Al bunu sakla, aklımı kaybetmediğimden emin olunca geri verirsin."

Alp, daha çok meraklanmıştı.

Kapıya gelince, olacakları hissetmiş gibi, "Sakın bir şey konuşma!" deyip kapıyı çaldı.

Derin bir nefes alarak kapının açılmasını beklerken içinden duaları kabul olsun diye adaklar adıyordu.

"Fakir fukara doyurup, kurban keseceğim, lütfen Allah'ım lütfen."

Kapıyı açan kişi Selim'e şaşkınlıkla bakarken, kendi kurban olduğunu farketti.

Kısa bir şaşırmadan sonra Melek hanım, eskisi gibi sevgi dolu bakarak, "Selim!" deyince, yumruğunu sıkıp kafasını yere eğdi.

Gözlerinden süzülen yaşlara engel olamamıştı. Melek hanım Selim'e yaklaşıp sarılınca ikisi de hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

Bir süre hem hasret hem acı çeker gibi ağladıktan sonra, Melek hanım geri çekildi ve ilk konuşan yine kendisi oldu. "Gel, gel. Kapıda kalmayın. Hoş geldiniz."

Selim, hiç hoş gelmiş gibi olmasa da çok hoş bulmuştu. Bahçeyi ve evi incelerken, tanıdık yerler görünce dudaklarının içini kemirdi. Nurseli ile görüntülü konuştuğunda arkada gördüğü yerlerdi...

Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin