~~~~~~•~~~~~~•Nurseli, bu sene Selim'e karşı daha soğuktu. Selim ne yapacağını şaşırmıştı.
Bazı geceler, "Yatacağım" deyip telefonu kapattığında arkadaşlarına soruyordu.
Odada kitap okuduğunu söylüyorlardı.Nurseli, iki ay geçmesine rağmen şimdiden o evden ayrılmak istiyordu. Nurseli evdeki kızları neredeyse hiç görmüyordu. Onlardan ayrı yiyor, ayrı oturup kalkıyordu. Hafta sonu da sabah çıkıp akşam yatma saatinde geliyordu. Arada bir yurdun oraya veya kızların çalıştığı yere gidiyordu. Diğer kızlar da Nurseli'yi benimsemedikleri için umursamıyordu.
Selim, hafta sonu sürpriz yapmak istemişti. Kızların evine geldi. Nurseli uyuyorum demişti ama evde yoktu. Elinde çiçekle kapıdan geri döndü. Nurseli, göz göre göre yalan söylemişti. Yalan söyleyerek nereye gittiğini merak edip merkezden numarayı takip ettirmeye başladı. Sinyal yurdun yakınında bir yerde gözüküyordu.
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~Kızlara görünmemek için yurdun arka sokağın da inip yurda doğru yürüdüm.
İki gündür ara ara yoklayan karın ağrım şiddetlenmiş, neredeyse ayakta duramayacak hâle gelmiştim.
Sokağın başında karnıma kramp girmesi ile yandaki bahçe duvarına tutundum. Destek alarak yürümeye başladım.
Arkamda kalan otopark kapısı açıldı. Arabada ki adam beni öyle görünce yanıma yaklaşıp camı açtı. "Geçmiş olsun, ağrın var galibaa!"
"Evet!" dedim, içimden yok güneşleniyorum demekte geliyordu ama kendime engel olup susmayı tercih ettim.
"Ben doktorum, istersen yardımcı olabilirim!"
Bu sefer içimden geleni söylemek istemiştim. Ağrının en çok sinir hücrelerimi etkisi altına aldığını düşünüyordum.
"Bu nasıl mahalle böyle bee, tabipler odasında bile bu kadar doktor yoktur herhalde. Bu mahallede kişi başına kaç doktor düşüyor acaba?" dedim başımı yerden kaldırmadan, alaycı bir şekilde gülerek
"Sen böyle cevaplar verdiğine göre önemli bir şeyin yok gibi!"
"Yok, yoookk, merak etmeyin, apandistim patlamadı yani! Ne olduğunu biliyorum." dedim Esengül'ü hatırlayıp.
"Belliii, apandist orada değil zaten!" derken alaycı tavrıma aşağılar gibi karşılık vermişti.
İntikamım acı olmalıydı.
"Sen nerede doktorsun ya?! Hani şuu doktorlarının hastalardan daha hasta olduğu hastane de mii?" deyip alaycı bir kıkırdamayla güldüm.
"Anlamadım ben! Neredeymiş o hastane?!" Sesinden ciddi sorduğunu anlamıştım
"Şu medocalin midir nedir, doktorun biri ayakta duramıyor, tutmasan düşecek, diğeri de kekemee! Düşünsene ameliyatta neşter diyene kadar hasta ölüüürrr bee!" dediğimde keyfim daha da yerine gelmişti.
"İnsanların hastalıkları ile alay etmen hoş bir davranış mı sence?" dedi morali bozulmuş bir sesle, görende o doktorların tanıdığı zannederdi. Meslektaşlarını aşağılayıcı konuşmama alınmıştı zaar...
"Amaa ne yapayım çok komiiikk, adam ameliyata çağrılıyor, o değnekle gidene kadar hasta gitti gitti ruhuna fatihaaa!" Dedim gülerek
"Sen hasta falan değilsin. Ukala, şımarık, kendini beğenmiş bir kızsın." dediğinde gücüm olsa kapısına bi tekme vururdum...
"Sen nesin acabaa? Dönde kendine baakk, ne ooo zoruna mı gitti?" dedim sinirli bakarak
"Kapımda kıvranıyorsun diye yardım edeyim dedim ama maalesef senin hastalığının çaresi yookk, ziiraa ukala, kendini beğenmişliğin tedavisi bulunamadı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)
General Fiction♥️'ler bir atınca harfler önemini yitirir!.. Yolların değil, yılların ayırdığı bir aşk hikayesi !.. Hayatta hiç bir karşılaşma tesadüf değildir. Karşılaşıp hayatına aldığın her insan, Ya imtihanındır. Ya bir cezadır. Yada Allah'ın bir lütfudur. "ben...