Ayhan amir odaya girdiğinde oturanlar kalktı, ayaktakilerle birlikte selama durdu.
Selim de toparlanmaya çalışınca, Ayhan amir eliyle omzuna dokunup, "Dur oğlum! Kıpırdama, rahat ol!" dediKoltuğa oturdu. Elif, kahve ve tatlı ikram etti. Ayhan amir uzun kalacak gibiydi. O yüzden arkadaşları fazla kalmayıp izin isteyerek oradan ayrıldılar. Elif sandalyede, Ayhan amir koltukta, Selim ise biraz daha uzanmış halde bir süre sessiz oturdular.
Ortamın sessizliği, biraz sonra Ayhan amirin fırtınalar kopartacağının sinyalini veriyor gibiydi. Ayhan amir önce yutkundu. Yaslandığı koltuktan toparlanıp, boğazını temizleyen bir öksürükten sonra; "Lafa nereden başlamalıyım bilemedim ama haddim olmadan bir nasihat vermek isterim." dedi
Selim ve Elif, aynı anda
"Estağfurullah!" dedikten sonra, Selim devam etti, "Buyurun amirim! O nasıl söz, sizin nasihatiniz bizim için emirdir!""Sağolun evladım, sizin samimiyetinize güvenip söylüyorum ben de. Yoksa ne haddime. Öncelikle bu sözüm sadece sana değil... Elif kızım, sana da olsun.
Bir gün bir ağaç görürseniz yanına dikkatli varın! Belki meyvesi hassastır, dökülebilir. Hele hele sonunda bırakacaksanız hiç bir dalını tutmayın! Belki sizin tuttuğunuz o dal onun tek sağlam dalıdır. O ağacı, bir daha çiçek açmaz, meyve vermez hale getirmeyin olur mu?" Nasihatım bu kadardı. şimdi; sana, söylemeye benden başka cesareti olmayan, benim de yaşıma ve rütbeme sığındığım bir şey söyleyeceğim!.."Selim, konuşmadan merakla dinliyordu.
"Öncelikle, gelirken koridorda Nurseli kızımı gördüm. Hâli bayağı kötüydü. Taburcu olmuş!"
Elif, şaşırarak "NEEE!" diye bağırdı.
Selim, Elif'e dönüp, "Buraya mı geldi?" dedi
"Evet abii, seni görmek istedi."
"Sen ne dedin pekii?" dedi sinirden gözü seğirerek
"Aabiii! Ben!"
Selim anlamış gibi baktı. Yutkundu, "Suss tamam!" dedi
"Aabii, taburcu olduğunu bilmiyordum!"
"Suss dedimm!"
"Özür dilerim!"
"Elif, suss artık!"
Selim, ısrarla susmasını söylüyor ama Elif dinlemiyordu, sonunda ağlayarak banyoya gitti. Elini yüzünü yıkayıp, elini ağzına kapatarak sessizce ağlamaya başladı.
Ayhan amir, konuşmasını sürdürdü,
"Kapıda biraz konuştuk ve anladığım kadarıyla, bu gidişin geri dönüşü biraz zor olacak. 'Bir haftadır tanıdığın birini nasıl bu kadar iyi bilebilirsin' diyebilirsin, yaşlı kurduz evlat. Bu saçları değirmende ağartmadık."Selim, morali bozulmuş ve bir an önce Nurseli ile bilgi almak ister gibi, "Estağfurullah efendim." dedi
"Şimdi oğlum, Nurseli kızımızın o gün yaptıklarını, öyle basit bir hoşlantı duyan kişi yapmaz! Duygusu yoğun olacak ki, o günün sabahı erkenden gelip, geceye kadar kırık ayak bu soğukta arkadaşlarıyla dışarıda beklemiş. Kırık ve yalın ayak o kadar yol koşmuş. Akşam geç saate kadar da o soğukta senden güzel haberler beklemiş. Senin iyi olduğunu görüp giderlerken, merdivenlerde acısını hissetmeye başlamış. Doğan yanıma geldi. Bana derdini anlattı. Nasıl söylicem bilemiyorum ama merkezden, annenleri almak için çıkarken" öksürdü "Nurseli'nin ayağını ezmiş!"
Selim, gözleri yerinden fırlayacakmış gibi baktıktan sonra, önüne dönüp ağlamaya başladı. Ağladığını Ayhan amire belli etmek istemiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)
General Fiction♥️'ler bir atınca harfler önemini yitirir!.. Yolların değil, yılların ayırdığı bir aşk hikayesi !.. Hayatta hiç bir karşılaşma tesadüf değildir. Karşılaşıp hayatına aldığın her insan, Ya imtihanındır. Ya bir cezadır. Yada Allah'ın bir lütfudur. "ben...