69. bölüm karanlıktan karanlığa uyanmak

22 3 7
                                    

Ameliyathane kapısı açılmış doktorlar birer birer çıkıyordu. Hakan abiyle biri meraklı gözlerle kendilerine bakan topluluğun ortasında durup kimseyle kontak kurmak istemiyor gibi bakıyordu. Özellikle Hakan abi ölüm haberi verecek gibi bir hâl almıştı.

Doktor, en yıkık Doğan abiyi gördüğü için mi, kanlar içinde kalmış damatlıkla gördüğü için mi bilmiyorum ona bakarak, "Siz eşi olmalısınız!" demişti.

Doğan abinin, "Evet" diyecek tâkati yoktu. Gelecek felaket haberine hazır değilim der gibi gözünden iki damla yaş ile cevap vermişti.

Hakan abi bakışlarını kaldırmadan, "Ben ne söyleyeceğini biliyorum." der gibi yere bakıyordu. İfadesi berbattı.

Herkes sabırsızlıktan kafayı yemek üzereyken: doktor, sanki kelimeleri söylemek için para istiyor gibi yavaş yavaş konuşuyordu.

"Erken müdahale edildiği için şanslı diyebiliriz, kanamayı durdurmayı başardık..."

Doktorun, en son yaydıra yaydıra söylediği "Başardık..." sözüne Alp abi atlayıp, "Amaaa?!" dedi "Sabrımız kalmadı çabuk ol" dercesine sert bir şekilde...

Anladığım kadarıyla doktor, biraz önce Leyla ablanın bana yaptığını yapıyordu. Ama hepimiz on saattir hazırdık. Bilmiyordu.

Bir an doktora baktım o kadar bitkin bir haldeydi ki, gözlerinin altı morarmıştı. Maskenin izi yüzünde öyle bir iz bırakmıştı ki uzaktan gören çıkartmamış zannederdi.

Keşke çıkartmasaydı diye düşündüm, yüzünü böyle görmez, yıkılmazdık.

"Başardık evet... Amaaa... Kritik saatleri atlatamadık..."

"O ne bee!"dedim içimden "Atlatamadık!" ne demek? Orada yatan benim arkadaşımdı ama doktor hepimiz yatıyormuşuz gibi konuşuyordu.

"Narkozdan ayılmasını bekleyeceğiz... uyandığında kritik saatler başlayacak, önümüzdeki yirmi dört saat bi komplikasyon olmazsa..."

Hepimiz susmuş söyleyeceği şeyin kötülüğünü düşünüyorduk, ne yani komplikasyon olması olmamasından daha mı iyiydi, bu doktor bizi neye hazırlıyordu.

"Yirmi dört saat içinde bi komplikasyon olmazsa... Hayati tehlikeyi atlatmış demektir... İlerisine o zaman bakacağız."

Doktor, "size bu kadar kötü haber yeter" demiş gibi hiç ümitkâr bakmadan suçlu çocuk gibi başını önüne eğerek yanımızdan uzaklaştı.

Doktorla birlikte Hakan abide gidecekken: Doğan abinin, yalvaran bakışları ve son gücüyle göğsüne bastırdığı eliyle karşılaşınca durmak zorunda kalmıştı.

Hakan abi, o elin sahibine ısrarla bakmıyordu. Doğan abi, öyle bir "Aabiiğ" demişti ki, ben kendimi bildim bileli bi inlemeyi bu kadar yalvarır gibi duymamıştım.

Alp abi, Doğan abiye destek olurken Selim, Hakan abinin omuzuna dokunup, "söyle biz buradayız" der gibi bakınca Hakan abi önüne siper olan elini bileğinden tutup kendine yapıştırdı. Vereceği kötü haberi, yüzüne bakarak söyleyecek gücü kendinde bulamamış gibiydi.

"Ooğğluumm, ne diym lan ben sanaa, her şey yeni başlıyor mu diyeyim, bundan sonrası daha kötü olacak mı diym ne söylim, asıl zoru bundan sonra mı diym."

Doğan abiimm, o dağ gibi duran abim, un çuvalı gibi birden yere yığıldı.

O zaman anladım ki, bir insanı ayakta tutan ümitleriydi. O ümit kaybolunca insanın kolu kanadı kırılıyordu. Nefesi kesiliyordu. Ve abimin cılız ümidini Hakan abi öldürmüştü...

Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin