yıllar sonra kendine ait olan şeyi elinde tutmak

3 0 0
                                    


Bir kaç defa Selim'in telefonundan görüntülü konuştuğumuz için Itır beni tanımıştı.

Selma kadın, "Kızım Selin abla!" diyerek çocuğun aklıyla birlikte benimkini de bulandırmıştı. Ben, hala olmayı istemezken, abla olmuştum.

Elimdekileri önce Itır'a sonra da ismini amcasından aldığını düşündüğüm Selim'e verdim.

Selma kadın, annelerinin yedirdiği şeyi aldığımı görünce şaşırmış gibi baktı. "İki yıl önce üst katında oğlunun yanında uyuduğumu bilse ne olurdu kim bilir." diye düşünürken, konuşmadan eliyle içeriyi gösterdi.

Elif'in anlattığı plana göre, karşımda mutfak vardı ve tam sağda ki oda da Selim'in odasıydı. Ben bi bayılsam beni oraya yatırırlar mıydı acaba...

Gözümden akan yaşlar: kapının eşiğine damlarken, ben içeriye girmiştim. Çocuklar ise bizden önce gideceğimiz yere geçmişti bile.

Selma kadın, karşısında hayvan varmış ve ürkütmek istemiyormuş gibi konuşmadan yavaş hareket ederek bana yön gösteriyordu.

Yavaşça odanın kapısından girdiğim de solumda uzun bir konsol ve masa, sağımda iki berjeri olan koltuk takımı vardı. Selim'le mutlu mesut burada yemek yiyip oturmayı hayâl etmiştim.

Berjerin birinde, beni görünce şaşkınlıktan gazetesini kollarıyla birlikte kucağına düşüren Yavuz öğretmen oturuyordu.

Ben yıllarca öğretmen olmak istiyorum diye hayâl kurarken aile geninden kaynaklandığını bilmiyordum.

Selma kadın sanki içimin yandığını hisseder gibi mutfaktan bir bardak su getirmişti. "Al Selim'in üstüne bir bardak soğuk su iç" demese de, der gibi konuşmadan bana uzatmıştı.

Yaş dolu gözlerle bardağı alıp berjerlerin karşısında ki uzun koltuğa oturdum. Solumda kalan tek kapılı gümüşlükte benim olmadığım aile fotoğrafları vardı.

Bir kaç fotoğraftan sonra, Selim'in mezuniyet resmine bakıp orada olsaydım keşke, o mutluluğu benimle de paylaşsaydı diye düşündüm.

Göz yaşlarım arka arkaya akıyor neredeyse görüşümü kapatıyordu. Nazlı'nın dediği gibi ben Selma kadının gençliğine çok benziyordum.

Diğer berjere oturmuş meraklı gözlerle bana bakan Selma kadına dönüp, bir yudum su içtikten sonra, sesim titreyerek, "B.Benimm r.resmim v.varmış, b.bebeklik?" dediğimde, Yavuz öğretmen, Selim'imin "Gen aktarımını babadan aldım" dediğini kanıtlar gibi hemen yerinden kalkıp odadan çıktı.

Ben Selma kadının gözlerine bakamazken o her bir uzvumu uzun uzun süzüyordu.

"Ne o bıraktığın aile iyi bakabilmiş mi?" demeyi çok istesem de dilime pranga vurulmuş gibiydim.

Biraz sonra Yavuz öğretmen elinde bir kutuyla gelip yanıma oturdu. Kutuyu bana uzatırken elleri titriyordu. Bende aynı şekilde kutuya uzandığım da bir elimde bardak bir elimde kutuyla kaldım.

Yavuz öğretmen, "Ne kadar düşünceliyim" der gibi bardağı elimden alıp orta sehpaya bıraktı.

Bende bu sayede kutuyu iki elimle tutabilmiştim. Yavaşça kutuyu açtığımda, ilk gördüğüm yıllardır yüzünü unutamadığım "Selim" olmuştu.

Fotoğrafta: rüyalarımda gördüğüm o çocuk vardı ve elimde ona ait bir şey tutuyordum. Bu sefer hızlıca resimleri kutudan çıkarttıp kutuyu yanıma bıraktım.

İkinci resimde bana beyaz, Elif'e ise pudra rengi bir gelinlik giydirmişlerdi. Başka bir resimde ise ben, rüyamda gördüğüm ve yıllarca adını sayıkladığım Selim'in kucağında oturuyordum.

Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin