19.bölüm

53 25 15
                                    

Yatakta oturmuş bacaklarımı karnıma çekmiş denize bakıyordum.

Camdan Doğan'ın yansımasını gördüm.
Bize bakıp gitmişti. Bunu yapmak için bayağı bir geç kaldın Doğan bey diye düşünüyordum.

Yataktan kalktım. Tutunarak kapının eşiğine geldim. Arkama yaslanarak yere oturdum. Ayakta duracak hâlim kalmamıştı. Herhalde açlıktan diye düşünüyordum. Durup dururken bi yabancının bu hâle gelmesi hiç normal değildi diye düşünüyordum.

Oturduğum yerden hem halimi düşünüyor hemde Selim'in ailesinin koridoruna bakıyordum.

Tekerlekli sandalyede, kolunda serum takılı, diğer elinde tesbih olan bir kadını, odadan çıkartıp götürüyorlardı.

Doğan'ın, kardeşi dediği kız, ona anne diye seslenmişti. Heyecanlanmıştım, Ayağa kalktım, "Nereye gidiyorlar acaba!"diyerek peşlerinden gitmek istedim. Hilde ve Filiz'e bakarak sessizce odadan çıktım.

Selim'in annesini götüren kişi ve kardeşi asansöre bindi. Bende, asansörün önüne gelip kaçıncı katta durduğuna baktım. Bir üst katta durmuştu.

Arkamda kalan koridordan dışarı merdivenlere koştum. Yükümü koluma verip trabzanlardan tutunarak, bir kat yukarı çıkıp asansörlerin olduğu yere geldim.

Sağa sola bakındım, İşaret de yoğun bakım yazıyordu.

Kapı açıktı. Oradan girdim. Odanın önü kalabalıktı, içlerinden sadece Doğan'ı tanıyordum. Selim'in annesini ayağa kalkmış, camdan içeriye bakarken gördüm.

"Oğlum! Yavrum!" diye ağlıyordu.

Camın arkasında Selim yatıyordu.
Kalbim hızla çarpmaya başladı, duvara dayanarak derin derin nefes almaya çalıştım ama başımın arkasında ki zonklamaya daha fazla dayanamayacaktım. Önce kulaklarımdan sesler boğuklaşarak kesildi sonra da gözüm kararmaya başladı...

...Gözümü açtığımda Hilde ve Filiz yan yatakta kıvrılmış uyuyordu. Kolumda serum takılıydı. Biraz bakındım. Hava iyice kararmıştı.

Sessizce yerimden kalktım. Serum poşetini elime aldım. Ayakkabılarımı aradım, bulamayınca, öylece kapıya yöneldim. (Hastane benim ayaklarımdan daha temizdi.)

Koridorda kimse yoktu, etraf sessizdi.
Yine üst kata çıktım. Yoğun bakımın koridorunda duvardan destek alarak yürüyordum. Bayılmadan önce, annenin durduğu yerde, şimdi başka bir kız duruyordu Pınar... Ağlayarak Selim'e bakıyordu.

Odanın karşı duvarından tutunarak yavaşça ilerlemeye başladım.
Camın hizasına gelince durup içeriye baktım. Selim, ağzında ve burnunda hortum,  kolunda tansiyon aleti, göğsüne takılı kablolarla makineye bağlı yatıyordu. Göğsünde sargı vardı.

Pınar arkasını dönmeden omuz hizasından bana baktı. Tekrar Selim'e doğru dönüp, gözyaşlarını silerek oradan uzaklaştı.

Bakma sırası bana gelmişti ama ben yerimde çivilenmiş gibi duruyordum. Bir güçle kendimi ileri duvara atmaya çalıştım, başarmıştım.

Cama geldim, başımı dayadım, ağlamaya başladım.

"Özür dilerim! Çok geç kaldım! Söz veriyorum, bundan sonra seni asla bırakmayacağım..."

Çok geçmeden Doğan gözlerini ovuşturarak yanıma geldi. Bu adama daha ne kadar tahammül edecektim bilmiyordum. İlk işim onu Selim'e söylemek olacaktı.

Belli ki, o kız Doğan'ı buraya göndermişti. Doğan camın oraya gelince önce Selim'e baktı. Her şey normaldi.

Sonra bana dönerek, utanmadan, "iyi misin?" diye sordu. Yüzüne bakmadığım gibi sesini de duymamış gibi, oralı bile olmadım. Gözümü Selim'den ayırmıyordum. Doğan da kendisini takmadığımı anlamıştı.

Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin