Son üç derse yetişmiş, babama da telefon ederek kendimi iyi hissettiğim için okula geldiğimi söyleyip haber vermiştim.
Çıkışta gelmiş, bizim çıkmamızı bekliyordu. Babama yaklaşarak ayağımı gösterip, "Baba bak!" dedim.
Babam ayağımda alçıyı göremeyince, "Aaa getir bakayım, ne zaman gittiniz, beni neden aramadın?" diye sordu.
O an aklıma parlak bir fikir geldi. Hastanenin okula yakın olduğunu söyledim ve cebimdeki kartviziti çıkartıp hızlı bir şekilde önünü ve arkasını gösterdim. "Bak bu hastanenin kartı bu da doktorumun adı."
Babam yarım yamalak gördüğü adı, sesli okudu, "Okan AASS- Tamam kızım. Şimdi nasılsın?" diye sorunca planda olduğu gibi, Hilde önüme eğildi ve bandajı parmaklarıma kadar açtı. Ayağımda sadece şişlik vardı.
"Bak babacım nasıl oynatıyorum. Aslında bandaja da gerek yoktu ama malûm ben sakarım tedbir amaçlı." Dedim merakta bırakmamak için.
Y.b)"Olsun olsun sen tak." dedikten sonra sesli bir şekilde düşündü, "Allah Allah, çıkık şişmez derler ama bu neden şişmiş kii?!" dedi
Sağlıkçı olan Hilde hemen araya girdi, "Olur mu öyle Yakup amca, şişer tabi ki, Nurseli ayakta çok durmasa onun ki de şişmez ama işte bak şuan kendini yoruyor." diyerek baba yüreğini harekete geçirmeye çalıştı
Babam, herhalde emanetin canı burnunda olduğundan korkup, "Tamam, tamam. Kızım sar hemen! Daha fazla beklemeyelim. Ayakta durmasın." dedi.
Bu zamanda eski bir ev ve ineğe bu kadar evlatlık olurdu. Biliyor olmalıydı.
Hep birlikte yemeğe gittik, kendimi zorlayarak yemeği yedim. Babam ayakta fazla kalmamam için yemekten hemen sonra yurda götürmek istedi.
Arabaya bindiğimizde bu sefer bi farklılık hissedip arabayı kurcalamaya başladım, sağına soluna bakıp, torpidoyu açtım. İçindeki her neyse, sararmış bir su şişesi ve altında neredeyse parçalanma derecesine gelmiş şeffaf dosyada kayıp yazan bi kağıt vardı.
Göz ucuyla baktığımda ... Selim yazdığını gördüm. Evet... evet... evet... Selim... Annemin de Kezban'ında öldü dediği Selim... Yaşıyordu... Kayıptı ama yaşıyordu...
Bulunsaydı bu dosya durmazdı herhalde diye düşündüm, kaybolma tarihini öğrenmek için dosyayı alacakken babam panikle torpidoyu kapattı.
Elimi sıkıştırması ve direksiyon hakimiyetini kaybetmesi bilmemi istemediğini gösteriyordu. Bir süre arabayı toparlamaya çalıştı. Bi o tarafa bi bu tarafa savrulduk. Sonra dörtlükleri yakıp kenara çekti.
Ben, soyulup bazı yerleri kanayan elime bakacak yada korktuk mu diye soracak zannederken o, nefes nefese bana kızıp, "Kızım, rahat dur. Ne kurcalıyorsun." demişti.
"Kurcalamadığım için bu haldeyim baba" demek istedim ama ben yine susup başımı camdan dışarıya çevirdim.
Ne hikmetse sonradan, "Elin acıdı mı bakayım?" dedi. Bende burnumdan soluyarak elimi camdan tarafa çekip, "Yooookk!" dedim sertçe.
... Yurda geldik, ellerimi kenetleyerek başımın arkasına alıp yatağa uzandım. Sevincim yine kursağımda kalmış bir haldeydim, "Oh beee..." diyordum ama ölüm mü daha acıydı kayıp mı bilmiyordum.
Hilde, yanıma geldi. Filiz'in yatağına oturup, elime baktı. "Ne vardı orada?" dedi pansuman yaparken.
"Ailevi sırlarım..." dedim iç çekerek, ama elime sürdüğü batikonun yanmasından değildi, yüreğimin dışa vuruş inlemesiydi.
"Abim yaşıyormuş ama kayıpmış..." dedim boş boş bakarak
"Ne diyorsun yaa?" dedi benden daha çok üzülmüş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maziden Gelen Sır (Dreame Ve Çizgi Stüdyo da Devam Ediyor)
General Fiction♥️'ler bir atınca harfler önemini yitirir!.. Yolların değil, yılların ayırdığı bir aşk hikayesi !.. Hayatta hiç bir karşılaşma tesadüf değildir. Karşılaşıp hayatına aldığın her insan, Ya imtihanındır. Ya bir cezadır. Yada Allah'ın bir lütfudur. "ben...