18

239 15 11
                                    

Ağlamamın biraz olsun azalmasının sebebi boğazıma sarılı olduğunu unuttuğum yılanın kafasını hareket ettirmesiydi. Dolandığı boynumdan biraz uzaklaşıp, yüzümün önünde aniden belirince, nefes almayı bile unutmuş resmen saniyelik de olsa tıkanmıştım.

Durduğumu görünce kafasını eski yerine doğru aldı. Bana kendini toparla bakışı attığını düşünmem artık resmi olarak aklımı kaçırdığımı kanıtlıyordu.

Yataktan doğrulup, ayaklarımı taş zemine bastığımda ne yapacağımı bilmiyordum. Tahmin ettiğim kadar salak olup olmadıklarını test etme niyetiyle ayaklanıp kapıya yürüdüm.

Kolun aşağıya kaymasıyla yuvasından çıkan kapıya bakarken resmen gülecektim. Beni bu kadar küçümsüyor olamazlardı herhalde. Kapıyı tamamen açınca kapının kilitli olmamasının sebebini de gördüm. Bir kadın ve bir muhafız olduğunu tahmin ettiğim adam kapıdan bana bakıyor olunca. Gülümsememi tamamen silip omuzlarımı dikleştirdim.

'banyoyu kullanmak istiyorum.' Diye belirttim.

Benden mi yoksa boynuma sarılı yılandan mı korktuklarını kestiremeden. Muhafız yanındaki kadına hitaben yine bilmediğim o dilde konuştu. Kadın hızla kafasını sallayıp koridorun ucuna doğru koşmaya başladı.

Hızla koridorda kaybolmasını izlerken aniden durup bana döndü asla göz teması kurmadan sol dizini arkasına alıp küçük bir reverans yaptı bu sırada sol elini arkasına götürmüştü. Ne yaptığını soramadan aynı panikle tekrar koşmaya başladı. Arkasından nasıl baktığımı bilmiyorum ama muhafız ağzını açmasa daha da bakardım.

Şimdiye kadar ilerlediği yönde 13 kapı, 2 de koridor saymıştım pencereler büyük ve ihtişamlıydı. Açıldıklarını sanmıyordum yani bir kısmının.

'Efendim, odada ki banyoyu size özel hazırladık. İçerisinde kullanmak isteyeceğiniz her şeyin mevcut olmasına dikkat ettik. Hizmetli sizin için kıyafet de getirecek efendim. Siz içerde bekleyebilirsiniz.' Diyerek açık kapının ardını gösterdi.

Aksanlı konuşuyordu. Alışık olmadığı bir dil. Benim anadilim. Kelimeler arasında zaman zaman duraksıyor gözleri yukarı çıkıyordu hatırlamak isterce.

Kısaca içeri gir, dışarda olma iznin yok demişti ama kendimi bozmadım.

Kafamı onaylarca sallayıp açık kapıdan girdim. Kapıyı kapatıp, pencereye yaklaştım. Kendime geldiğimden beri odanın her yerini karıştırmıştım zaten. Banyoyu, içindeki eşyaları, kavanozları, manzarayı, duvardaki taşların arasını bile incelemiştim.

Bana ne denli temkinli yaklaştıklarını ölçmek için kapıyı açmıştım.

Varsayımlarım yoktu. Kısaca diyebilirdim ki benden çekiniyorlar ama dehşet bir korku da yok ortada.

Kaçabileceğim biliyorlar ama beni küçümsüyorlar. 1 muhafızı yeterli görüyorlar. Belki de ben onları küçümsüyorum. 1 muhafız yeterli belki de. Eğitimlerini, dillerini, haritalarını -varsa ki, var sanırım- bilmiyordum. Nerede olduğumu bile bilmiyorum.

Manzaraya bir daha baktım. Her yer yeşil, çam ağaçlarını görebiliyorum, ufuğa doğru uzanıyor orman. Hafif hafif yağmur çiseliyor. Güneş bakmaya niyetli gibi. Kendisi bulunduğum pencereden görünmüyor. Oda batıya bakmıyor.

 Kapı çalınınca 'Buyurun.' Diyerek gelebileceklerini belirttim. Odanın kapısı açılırken perdeyi çekip odaya döndüm. Hizmetli olduğunu öğrendiğim kız eşyaları bana doğru uzatıyordu ama titremesi devam ederse elinde ne var ne yok düşürecek gibiydi. Perdeyi kapatmam ile batan güneş birleşip taştan duvarları daha da loş bir hale getirmişti.

NOUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin