19

235 22 22
                                    


Gergin miydim? Evet.

Korkuyor muydum? Evet.

Endişeli miydim? Evet.

Doğruları mı söyleyecektim? Eh, işime yaradığı yere kadar.

Ne ile uğraştığımı anlamadan, elimde ne varsa vazgeçemem.

Burada kendimi korumak için dönüştüğüm kişiyi sorgulama şansını, sadece şömine başında Devrim'i düşünürken edinebilmiştim.

Normalde davranmadığım gibi davranmıyor, normalde konuşmadığım gibi konuşuyor, hayatımın normal işleyişinde vermeyeceğim kararlar veriyordum.

Beynim daha açıktı. Anılarım daha karışık. Bir şeyler ters gidiyordu ya da doğrusu bu şekildeydi.

Eski düşüncelerimi, kişiliğimi sanki buğulu bir camın arkasından izliyor gibiydim. Her şey daha parlak, canlı ve gerçekçiydi.

Yeniden doğmuş gibiydim. Bir şeylere yeniden başlamak için bir şans daha verilmişti sanki bana.

Burada hiçbir şeyim yoktu. Adımdan başka. Korkum ise beni geri gönderecek ufacık da olsa bir yolları olmasından çekindiğim içindi.

Dönmek istemiyordum.

Sanki bir bağımlının yıllar sonra hayata uyanması gibiydi.

Devrim hariç. Devrim'i düşünmeye başladığım zaman, kararlarımı sorgulamaya da başlıyordum. Bu yaşananların hiç biri benim kararım olmamasına rağmen.

Her gün kendimi içinde bulduğum tuhaflıklar, acılar, endişeler sanki bana 'Hayatta olan insanlar, bunları yaşar.' Der gibiydi.

Yaşamıyormuşum önceden.

Hayatta olduğum bu anlarda ise ölmekten korktuğumu fark ettim. Sonrasından ya da olacaklardan değil. hiç yaşamadan ölmekten, kimsenin beni hatırlamayacak olmasından, hiç sevilmemiş olmaktan, tüm kalbimle birini hiç sevememiş olmaktan, korkuyordum.

Korkmuş biri ne yapar size söyleyeyim. Saldırır.

Korku, hayatta tutar. Korkmak bir seçimdi ve ben korkmayı seçmiştim.

Masada oturan adamın bana seslendiğini fark edince yavaşça gözlerimi masadan kaldırdım.

'Hey, iyi misin?' diye sordu.

Gülümsedim ve bir kez daha omuzlarımı dikleştirdim.

'Olduğu kadar.'

Cevabımı anlamamış gibiydi ama sorgulamadı. Sorgulanması gereken başka şeyler vardı.

Onlar konuşmadan ben başladım.

'Buranın haritasını görmem gerekiyor.' Dedim kendimden emin bir sesle.

Prens bu sefer olayı eline aldı.

'Kalenin haritasını gösterecek kadar aptal mı sanıyorsun beni?' dediğinde duyduğu isteğin ne derece saçma olduğunu bana anlatmaya çalışır gibi tane tane konuşmuştu.

'Hayır, hayır yanlış anladın. Ben dünyanın haritasını görmek istiyorum.' Dedim sakince.

Prens bir anlam vermeye çalışır gibi yüzüme bakarken, başka bir şey söylemedim.

Masada oturan adam sinirlenmiş halde ayağa dikildi. Oturduğum sandalyeye bir adım attı.

'Sen bir şeyler talep edecek durumda olduğunu mu sanıyorsun?' dedi sinirle.

Kendimi tutamadan hafifçe kıkırdadım.

'Rica ediyorum diyelim.' Diyerek düzelttiğimde daha da sinirlendi.

NOUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin