Normalden az buçuk uzun oldu.
iyi okumalar. Yorumlarınızı ve görüşlerinizi paylaşmayı unutmayın.
Derdim; okunma, yorum sayıları falan değil. yazdığım ilk hikaye olduğu için, diyaloglar, karakterler yeterli mi? hoşunuza gidiyor mu? bunları merak ediyorum. Lütfen, yorum yapın o yüzden.
_________________________________________
Timun'dan çaldığım cep saatinin küçük tiktakları onu koyduğum komodinin üzerinden duyuluyordu. Bakmaya korkuyordum, saatin kaç olduğuna. Yatağa yattığımda düşünmemek için beynim kendini kapatır sanmıştım, hatta bir ara uyku ile uyanıklığın o arasında komodinde titreyen bir telefon olduğunu düşünüp, aniden kristal abajuru açmıştım.
Komodinde hırkamı çantadan çıkartırken, bıraktığım cep saati dışında bir şey görememiş. Geçen tüm dakikalarda ise yatağın içinde, yorgana sarılmış halde tiktakları ve dışarıdan gelen baykuş seslerini dinlemiştim.
Devrim'i düşünmemek için verdiğim savaşta, Sefr'e saldırışımı düşünmeye başlar oldum. Adamın, tam anlamıyla, üzerine uçmuştum. Oflayarak değiştirdiğim pozisyonda bu sefer kristal avizenin parçalarında kırılan bordo rengin tavanda yansımasını izliyordum.
Galiba özür dilemem gerekiyordu.
Tamam, tavrı yanlıştı; bağırıp, masaya art arda vurması, bazı nahoş anıları canlandırmıştı ama yine de yaptığı şey sadece saygısızlıktı.
Her saygısızlık yapanın üzerine atlayacak olursam, burada çok yaşayamazdım.
Sivri dilim zaten her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Bir de agresif saldırgan tutumum eklenmişti probleme.
Kendimi dizginleyip, neyi duyup, neyi duymayacağım ile geçen senelerden sonra tanışalı 20 gün bile olmamış bir adamın dediklerini, net bir şekilde duymayı seçmiştim. Şimdi ise yapmasaydım daha iyi olurdu, diye düşünmekten kendimi alamıyordum.
Net bir şekilde özür dilemem gerekiyordu. Tieran'ın bana kişisel durumlarını açıp, konu saptırarak dilediği gibi bir özür değil.
Gidip, insan gibi, 'Özür dilerim.' Diyeceğim bir tavrım olmalıydı.
Evet, yarın, yani sabah, karşısına geçip, özür dilemeliydim.
Saygı, şiddet ile kazanılmaz.
Saygısız olduğunu düşündüğün her insana bıçak çekemezsin.
Çekebilirsin ama çekmemelisin.
Ne demişti 'Efendi Tieran', düzeltilebilir pürüzleri onarmakta geç kalınmamalı.(!) o yüzden, sabah, Sefr'den özür dilenecek.
Sikik herif. İkisi de. Üçü de hatta.
Peki, Tieran'ın beni saçımdan yakalayıp neredeyse yere yapıştıracak olmasının özürü, kahve ve içten bir anı mıydı?
Değildi.
Bir de kafamda susturmaya çalıştığım seslerin uyanışına sebep olmuşken. Hayır, değildi.
Gözümle takip ettiğim, yansılardan birini seçmiş iyice odaklanmışken hala kafamdan çıkmayan Devrim ile son çareyi dua etmekte buldum.
Sık dua etmezdim ama şu an aklıma gelen başka bir çözüm de yoktu, uyumak için.
Boğazımı temizleyerek, ne zaman bir başıma dua etsem yaptığım gibi odak kelimemi çağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOUS
FantasyBir ayin sonucu, kendimi bir başka evrende buldum. Geri dönmeyi asla düşlemedim. Başka bir evreni; bir fırsat, özgürlüğüme açılan bir kapı olarak görmüştüm. Daha sonra işin rengi değişti. Türümün bu evrende kraliyet-kölesi olduğunu öğrendim. Ger...