9

243 21 12
                                    

Çok karanlık bir noktaya ilerliyoruz.  İntihardan bahsedilen bir bölümümüz var. lütfen uyarıyı dikkate alalım. 

katafalk:  Önünden sessizce geçilerek kendisine saygı gösterilecek bir ölünün tabutunun konulması için hazırlanmış, üzeri kumaşla örtülü yüksekçe yer.

______________

12 Nisan 2020

Mutfağa girdiğimde, Suna Hanım kapıya arkası dönük bir şekilde, tezgahın üzerinde rende yapıyordu. Rendelemediği kalan havucu ağzına atınca arkasına döndü. Beni görünce bir adım geri atıp elini kalbinin üzerine doğru götürdü bir yandan da 'Eliz Hanım beni çok korkuttunuz. Yemek birazdan servise hazır olur. Siz de diğerlerine katılın isterseniz?' diyerek beni kabul odasına yönlendiriyordu.

Kafamla hafifçe onaylayıp istemeden korkuttuğum kadının yanından ayrıldım. Kabul odasına yürürken çıplak ayaklarım ile eski ahşapların üzerinde kayarca yürüyordum. Benliğim gelip gidiyordu hala. Uzun geceliğin etekleri tahtalar üzerinde kayarken ayaklarıma dolanmıyordu, alışıktım sanki.

Odanın kapısına vardığımda loş ışıkta kimi koltuklara kimi yere uzanmış birbirinden bağımsız bu topluluğu baktım. Cemre ayaklarını üçlü süet koltuğa dayamış elinde telefona bakıyordu. Asaf bugün olanlardan sonra insanlardan uzak olmayı seçmiş ki camın kenarında duran siyah berjere oturmuş ayaklarını camın önündeki çıkıntıya uzatmıştı. Poyraz üçlü koltukların diğerinde sırt üstü yatmış sol kolunu gözlerine siper etmiş yatıyordu. Destan tahtı olarak gördüğü yeşil süet berjerde elinde tuttuğu kitabı okuyor, okuduğu sayfa bittiğinde sol elinde tuttuğu küçük bir çakı ile biten sayfaları çeviriyordu.

Geldiğimi bir süre fark etmediler.

Poyraz koltukta doğrulup ' Ben Suna Hanım'a bakmaya gidiyorum. Yemeğin hazır olmasına az kaldı demesinin üzerinden 2 saat geçti.' Dedi.

Destan kafasını kaldırınca gözleri okuduğu son cümleyi bitirmek için hala kitaptaydı.

'Rahat bırak kadı-'

Gözlerini kitaptan tamamen çekince kapıda duran beni gördü. 'Eliz, uyanmışsın. Gel otur.' Dedi eli ile koltukları gösterip. Geldiğimi fark eden diğerleri de bana bakıp, uğraşmalarına döndüler. Asaf, iğrenirce gözünü devirmeden geçemedi tabi. Cemre'nin ayaklarını uzattığı koltuğun ucuna oturduğumda Destan'a 'Ayin hakkında konuşacak mıyız?' diye sordum.

'Yemekten sonra bazı şeyleri konuşmaya başlayacağız.' Dedi Destan okuduğu satırları elindeki çakı ile takip ederken.

Herkes bir şeylerle meşgulken ben kendimle meşguldüm.

Buraya geldiğimden beri neler olduğunu anlayamıyordum artık. Rüyalarım anılarımmış gibiydi. Gündüzleri sanki sürekli izleniyormuşum gibi.

Geceleri Eliz olmaktan uzaklaşıyormuşum gibi.

Sanki doğru bildiğim her şey Hazar Bey'in yaptığı konuşmadan sonra gerçek değilmiş gibi.

Yanlış olduklarını kabul etsem, yerine doğrularını koymaya anım var mıydı?

Neden sürekli oturup hayatın çevremden akışını izliyordum?

Bir gün kedilerle bile konuşmaya muhtaçken, bir gün etrafımda ne kadar insan olursa olsun kendimle konuşuyor oluyordum?

Bana hakaret eden insanlara neden cevap vermiyordum?

Bana değersiz gözüyle yaklaşan insanlara neden gerekli yanıtlarım yoktu?

NOUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin