Kafanız karışabilir. Benim de karışıyor arada. Şu bölümleri bir geçersek, önümüz aydınlık.
_________________
11 Nisan 2020
Yeşillerin ortasında gökyüzüne doğru uzayan bir katedral görmek en son beklediğim şeydi galiba. Uçan payandalar ile desteklenen bu yapı kesinlikle Gotik diye bağırıyordu. Vitraylar öyle konumlanmıştı ki içeriyi görmeyi çok istemiştim. Gün yeni doğuyordu. Güneşin içeriye bu vitraylardan girişini hayal etmek, heyecanımı tutamayacağım bir noktaya çekiyordu. Sanki Notre-Dame'in küçültülmüş versiyonu gibiydi. Oymaları, işçiliği mükemmel bir yapıydı.
Gözümü öyle odaklamıştım ki. Destan'ın ani sesi yerimde zıplamama sebep oldu.
'Poyraz, bir açıklaman vardır herhalde.' Dediğinde sesi kontrollüydü ama yaklaşmayın diye bağırıyordu adeta. Arka koltuktan inen Cemre'nin 'Sıçtık.' Diye fısıldaması ile neler olduğunu görmek için gözümü bu fevkalade yapıdan ayırmak zorunda kaldım.
Poyraz ve Asaf'ı yanyana görünce Destan'ın asabi hali anlamlandı.
Poyraz'ın yüzünde ki ifade resmen 'Beni öldürme.' Diye bağırıyordu.
Asaf, Poyraz'ın sesinin çıkmayacağını anlayınca söze girmek istemiş olacak ki 'Destan-' diye başlamak istedi.
Tabi Poyraz tam bu sırada konuşmaya karar vermiş olacak ki bir de o başladı.
'Destan, Majes ayine katılmak istemiş. Muhafızı reddedemezdik değil mi?' dediğinde sanki Destan reddedebilirmiş gibi çıkmıştı sesi.
Destan'ın Asaf'a elini uzatması ve 'Hoş geldin.' Demesi bir şeylerin çözüldüğü izlenimini vermekten çok uzaktı.
'Demek Majes'in öğrencisisin.' Dedi Destan. Hiç etkilenmiş gibi durmuyordu. Bayan Ceram bu ses tonunu ve bu davranışı görse yüksek ihtimal sinirden bayılırdı.
Asaf'ın daha sıcak bir karşılama beklediği açıktı ama sesini de çıkarmayacak gibi duruyordu. Sadece kafası ile onayladı.
Destan ' Valizlerinizi alın da odalarınızı göstereyim. Bir daha arabaya dönmeyelim.' Diyerek yalnızca ben ve Cemre ile konuşuyordu.
Donup kalmış halde Asaf ve Poyraz'a kilitlenen halimi bu transtan çıkaran Cemre'nin kolumu çekerek beni Destan'ın arkasından yönlendirmesiydi. Valizleri alıp kapıya yürüdük.
Destan sol eli ile ihtişamlı kapıyı gösterip 'Aç hadi.' Dediğinde hiç üstüme alınmamıştım. Hala oymaları incelemekle meşguldüm.
Asaf'ın elini öne doğru uzattığını ve Destan'ın onun bileğini yakaladığını eğer ki Poyraz'ın sesi olmasa fark edemezdim.
'Destan.' Dedi uyarırca Poyraz. Bir yandan da her an korkudan bayılacak gibi duruyordu.
'Eliz, seni bekliyoruz. Hadi kapıyı aç.' Diyen Destan ile ortamı olduğundan daha fazla germemek için elini uzatıp kapıda zaten takılı anahtarı çevirdim ve elimle hafifçe ittim.
Anahtar neden kapıdaydı ki? Kimsenin anahtar çıkardığını da görmemiştim?
Açılan kapıdan içeri adımladım. İçerisi dışarının aksine katedrale falan benzemiyordu, tabi vitraylar hala yerindeydi ama içerisi sanki küçük bir şato gibiydi. Kabul odaları ilk dikkat çeken yerlerdi tabi. oturma grupları yeşil süetten olan bu koltuklar ortama tahmin edilemeyecek derecede iyi uyum sağlamıştı. Ortam minimalist falan değildi. Her yerde kitaplar, mumlar, şamdanlar, abajurlar, bitkiler ve aklınıza ne gelirse sanki bulabilirmişsiniz gibi dizilen bunca şey ile bir şey fark ediliyordu ki bunu da benden önce Cemre söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOUS
FantasyBir ayin sonucu, kendimi bir başka evrende buldum. Geri dönmeyi asla düşlemedim. Başka bir evreni; bir fırsat, özgürlüğüme açılan bir kapı olarak görmüştüm. Daha sonra işin rengi değişti. Türümün bu evrende kraliyet-kölesi olduğunu öğrendim. Ger...